Onlar sık sık kendileriyle çelişiyorlar.
- They contradict themselves constantly.
Sana sık sık sigara içme,o şekilde sigara içme deniliyorsa, düşünmeye başla, belki sigara içmek toplum ahlakına ya da bir şeye yönelik tehdittir.
- When you are constantly told no smoking, no smoking like that, you start thinking, maybe smoking really is a threat to public morals or something.
Karısı ona sürekli dırdır ediyor.
- His wife nags him constantly.
O, sürekli mektuplar yazıyor.
- She is constantly writing letters.
Annesi sürekli olarak bundan şikâyet ediyor.
- His mother is constantly complaining about it.
Ona sürekli olarak terbiyesini takınmasını söylüyorum.
- I'm constantly telling her to behave herself.
Daima kendi kendime lakırdı ederim.
- I constantly talk to myself.