Her tür tabloyu severim.
- I like all sorts of paintings.
Her türlü grup etkinlikleri vardı.
- There were all sorts of group activities.
Tokyo'da her çeşit millet yaşar.
- All sorts of people live in Tokyo.
Sergiye her çeşit insan geldi.
- All sorts of people came to the exhibition.
Biz paramızın tümünü kaybettik.
- We lost all of our money.
Bizim finansmanın tümünü kaybettik.
- We lost all of our funding.
Onun hakkında türlü türlü söylentiler yayılıyordu.
- All sorts of rumors were floating around about her.
... those computers for all sorts of interesting things. ...
... run into all sorts of issues. ...