The truth is opaque and consequently imperceptible.
- Gerçek opaktır ve dolayısıyla algılanamazdır.
We all missed the imperceptible shake of his head as he tried to warn us without being seen.
To hate, to love, to think, to feel, to see; all this is nothing but to perceive.
- Görmek, hissetmek, düşünmek, sevmek, nefret etmek; bütün bunlar algılamaktan başka bir şey değildir.
We tend to perceive what we expect to perceive.
- Anlamayı umduğumuz şeyi algılama eğlimindeyiz.
Our sensors did not detect anything unusual.
- Sensörlerimiz olağandışı bir şey algılamadı.
The Laser Interferometer Space Antenna (LISA) is a space mission that will be able to detect gravitational waves.
- Lazer enterferometre Uzay Anteni (LISA) yerçekimi dalgalarını algılayabilecek bir uzay görevidir.
It is not possible to conceive without perceiving.
- algılama olmadan yaratmak imkansızdır.