algılamak

listen to the pronunciation of algılamak
Türkçe - İngilizce
perceive

To hate, to love, to think, to feel, to see; all this is nothing but to perceive. - Görmek, hissetmek, düşünmek, sevmek, nefret etmek; bütün bunlar algılamaktan başka bir şey değildir.

sense
comprehend
pick up
to perceive, to sense
to perceive

To hate, to love, to think, to feel, to see; all this is nothing but to perceive. - Görmek, hissetmek, düşünmek, sevmek, nefret etmek; bütün bunlar algılamaktan başka bir şey değildir.

detect

Gravitational waves are very hard to detect. - Yerçekimi dalgalarını algılamak çok zordur.

algılama
{i} perception

There is nothing wrong with the Turkish people's power of perception. - Türk toplumunun algılama yeteneği bozuk değildir.

Maybe it's a question of perception. - Belki bu bir algılama sorunudur.

algıla
perceive

There are wavelengths of light that the human eye cannot perceive. - İnsan gözünün algılayamadığı ışık dalgaboyları vardır.

What matters is the way the public perceives you. - Önemli olan, kamuoyunun sizi nasıl algıladığıdır.

algıla
(Bilgisayar) detect

Our sensors did not detect anything out of the ordinary. - Sensörlerimiz sıra dışı bir şey algılamadı.

Our eyes can detect light. - Gözlerimiz ışığı algılayabilir.

algılama
sense
algıla
{f} perceiving

It is not possible to conceive without perceiving. - algılama olmadan yaratmak imkansızdır.

algılama
stand off
algılama
detection
algılama
aisthesis
algılama
sensing
algılama
perception, comprehension
algılama
sensation
algılama
perceptional
Türkçe - Türkçe
Bir olayı veya bir nesnenin varlığını duyum yolu ile yalın bir biçimde bilinç alanına almak, idrak etmek
Bir olayı veya bir nesnenin varlığını duyu organlarıyla algılamak, idrak etmek: "Onların görecek, okuyacak, algılayacak hâlleri mi var?"- H. Taner
algılama
Algılamak işi, idrak etme: "Bugünkü çocukların algılama alanları dünkü kuşaklardan çok daha geniştir."- H. Taner
algılama
Algılamak işi, idrak etme
algılamak