Ben bir fincan kahve içtikten sonra daha uyanık hissediyorum.
- I feel more alert after drinking a cup of coffee.
Uyanık kalmak zorundayız.
- We've got to stay alert.
Kendimi dikkatli olmaya zorladım.
- I forced myself to stay alert.
Benim daha dikkatli olmam gerekiyor.
- I need to be more alert.
Tetikte beklemek zorundayız.
- We have to stay alert.
O tekrar aldatılmak istemiyordu ve her zaman tetikteydi.
- He didn't want to be cheated again, and was always on the alert.
Tom yetkilileri uyardı.
- Tom alerted the authorities.
Tsunami uyarısı iptal edildi.
- The tsunami alert was cancelled.
Tsunami uyarısı iptal edildi.
- The tsunami alert was cancelled.
Her zaman uyanık olmak zorundayız.
- We have to be alert all the time.
Tehlikeler için tetikte olmalıyız.
- We must be alert to dangers.
Tom alarmda kalmak için kendini zorladı.
- Tom forced himself to stay alert.
Polis alarma geçirildi.
- The police have been alerted.
Her zaman uyanık olmak zorundayız.
- We have to be alert all the time.
Bir tsunami geliyor, bu yüzden tetikte olun.
- A tsunami is coming, so please be on the alert.
O tekrar aldatılmak istemiyordu ve her zaman tetikteydi.
- He didn't want to be cheated again, and was always on the alert.
They are called Seagulls. They fly in, make a lot of noise, shit all over everything and then fly off.
Wild animals have to be constantly on the alert for predators.
... the alert for danger. ...