aksilik

listen to the pronunciation of aksilik
Türkçe - İngilizce
misfortune

Misfortunes never come singly. - Aksilikler asla tek başlarına gelmezler.

snappishness
disagreeableness
perverse
doggishness
hard
pettishness
crabbedness
moroseness
slip-up
slip
(Ticaret) set back
cantankerousness
matter
querulousness
vexation
bad luck
biliousness
crustiness
perversity
rotten luck
bile
petulance
crossness
fractiousness
trouble
gruffness
moodiness
dourness
contretemps
ill luck
recalcitrance
awkwardness
hardness
mishap, misfortune, hitch; peevishness, crossness, obstinacy, perversity
an unfortunate incident, misfortune, hitch
contrariety
crossness, obstinacy, peevishness
reverse
hitch

Everything worked without a hitch. - Bir aksilik olmadan her şey çalıştı.

mishap

I had a small mishap. - Küçük bir aksilik yaşadım.

misadventure
contrariness
mood
mishav
{i} setback

I don't think this is a setback. - Bunun bir aksilik olduğunu sanmıyorum.

Despite all his setbacks, he remains an optimist. - Onun bütün aksiliklerine rağmen, o iyimser olmaya devam etmektedir.

surly
backset
moods
grumpiness
snappish
fractious
cantankerous
{i} sullenness
{i} tantrum
{i} vexatiousness
{i} surliness
peevish
{i} testiness
aksi
contrary

His response was contrary to our expectations. - Onun cevabı beklentilerimizin aksineydi.

And yet, the contrary is always true as well. - Ne var ki aksi de her zaman doğrudur.

aksi
opposite

You should go in the opposite direction. - Aksi yöne gitmen gerekir.

aksi
{s} adverse
aksi
bad-tempered
aksi
ill-tempered
aksilik çıkmak
to have a difficulty come up
aksilik etmek
be obstinate
aksilik etmek
obstinate
aksilik bu ya
I would have to ...!/As misfortune would have it, ..../As bad luck would have it, ...: Fakat aksilik bu ya, o sırada öğretmen içeri girdi. The teacher would have to come at just that moment
aksilik etmek
to be obstinate, to act peevishly
aksilik etmek
recalcitrate
aksilik etmek
to be obstinate, be stubborn; to raise difficulties
aksilik hastalığı
(Tıp) oppositional defiant disorder
aksilik yaşamak
have a hitch
aksilik çıkmak
have a difficulty come up
aksi
{s} gruff
aksi
awkward
aksi
perverse

Don't be so perverse! - O kadar aksi huylu olma!

aksi
bad tempered

On the days he doesn't take a nap, he's bad tempered. - Şekerleme yapmadığı günlerde aksi olur.

aksi
reverse
aksi
crabby
aksi
{s} cross
aksi
{s} moody
aksi
ill-humoured
aksi
tetchy
aksi
morose
aksi
techy
aksi
pettish
aksi
jadish
aksi
ill

I was ill, otherwise I would have attended the meeting. - Ben hastaydım, aksi halde toplantıya katılırdım.

aksi
edge
aksi
prickly
aksi
cross-grained
aksi
bellicose
aksi
badtempered
aksi
querulous
aksi
ornery
aksi
peckish
aksi
grouty
aksi
nettlesome
aksi
irritable
aksi
ugly
aksi
(Konuşma Dili) like a bear with a sore head
aksilikler
problems
aksi
cantankerous
aksi
crusty
aksi
cranky

Why are you so cranky? - Neden bu kadar aksisin?

aksi
ill-timed
aksi
froward
aksi
snappish
aksi
anti-
aksi
stroppy
aksi
disobliging
aksi
crotchety
aksi
peevish
aksi
ill-natured
aksi
ill-humored
aksi
spleenish
aksi
contra-
aksi
opposed

Red, as opposed to green, is a sign of danger. - Kırmızı yeşilin aksine bir tehlike işaretidir.

aksi
dis-
aksi
churlish
aksi
disagreeable
aksi
grumpy
aksi
stubborn

You must not be stubborn and should be friendly. - Aksi olmamalısın ve arkadaş canlısı olmalısın.

aksi
the otherwise
bir aksilik olmazsa
Without a hitch
aksi
opposite, contrary; peevish, grumpy, cross, perverse, churlish, cantankerous, moody, crotchety
aksi
bloody-minded
aksi
contra

And yet, the contrary is always true as well. - Ne var ki aksi de her zaman doğrudur.

If you do that, it will only bring about a contrary effect. - Eğer bunu yaparsan,bu sadece aksi sonuçlar doğuracak.

aksi
unlucky
aksi
crabbed
aksi
unfortunate

No, unfortunately; on the contrary. - Hayır, ne yazık ki; aksine.

aksi
opposite: Aksi istikamette yol açıktı. There was no traffic in the opposite lane
aksi
peevish, irritable; perverse, contrary
aksi
bilious
aksi
adverse, negative
aksi
counter
aksi
unfortunate (circumstance, situation)
aksi
against

She cremated him against his wishes. - Onun isteklerinin aksine o onu yakarak kül etti.

Against all expectations, we became good friends. - Tüm beklentilerin aksine, biz iyi arkadaş olduk.

aksi
cross grained
aksi
inopportune, untimely
aksi
{s} shirty
aksi
{s} negatory
aksi
{s} inverse
aksi
{s} unfavorable
aksi
bloody minded
aksi
{s} wrongheaded
aksi
{s} recalcitrant
aksi
{s} spleenful
aksi
{s} snuffy
aksi
anti
aksi
{s} unfavourable
aksi
shrewish
aksi
{s} untoward
aksi
{s} doggish
aksi
{s} dour
aksi
{s} unhappy
aksi
{s} refractory
aksi
wayward
aksi
{s} evil
aksi
{s} tart
aksi
{s} fretful
aksi
{s} testy
aksi
{s} petulant
aksi
ill natured
aksi
{s} surly
aksi
ill humored
aksi
{s} fractious
aksi
{s} sullen
aksi
ill humoured
aksi
ill tempered
aksi
crosspatch
Türkçe - Türkçe
Bir işin yolunda gitmemesi durumu, uygunsuzluk, elverişsizlik: "Dönmeyi kararlaştırmış da olsa, bir aksilik, mutlaka bir aksilik, benim saadetime engel olacaktı."- T. Buğra
Terslik, zıtlık, karşıtlık. İnatçılık, huysuzluk
Terslik, inatçılık, huysuzluk
Bir işin yolunda gitmemesi durumu, uygunsuzluk, elverişsizlik
aksilik etmek
Güçlük çıkarmak, uyuşmaya yanaşmamak, huysuzluk etmek, inatçılık etmek, ters davranmak
aksi
Uygun olmayan: "Kusura bakma abla! Aksi zamana rastladı
aksi
Gazozları yetiştiremedik."- A. K. Tecer. İnatçı, hırçın, huysuz: "Ben bu aşçı kadar çılgın ve aksi insan görmedim."- R. N. Güntekin
aksi
Ters, zıt, karşıt, olumsuz, menfi: "Salıncağın ipini sallandığı istikametin aksine çekti."- O. C. Kaygılı
aksi
İnatçı, hırçın, huysuz
aksi
Ters, zıt, karşıt, olumsuz, menfi
aksi
Uygun olmayan
aksilik