If he's fluent in English, I'll hire him.
- Eğer o, İngilizcede akıcı ise, onu çalıştıracağım.
He is an American, but as he was born and brought up in Japan, he can speak Japanese quite fluently.
- O bir Amerikalı, ama o Japonya'da doğmuş ve büyümüş olduğu için, oldukça akıcı bir şekilde Japonca konuşabiliyor.
I don't speak English as fluidly as Naomi does.
- Ben Naomi'nin yaptığı kadar akıcı İngilizce konuşmam.
I heard her speaking English as fluently as a citizen of the USA.
- Onun bir Amerikan vatandaşı kadar akıcı bir biçimde İngilizce konuştuğunu duydum.
The teacher claimed that he'd have us all speaking fluent French in three months.
- Öğretmen üç ay içinde hepimizi akıcı Fransızca konuşturacağını iddia etti.
I want to be able to speak French fluently.
- Fransızcayı akıcı biçimde konuşabilmeyi istiyorum.
Does Tom speak French fluently?
- Tom Fransızcayı akıcı biçimde konuşur mu?
He speaks English fluently.
- O, akıcı bir şekilde İngilizce konuşuyor.
David can speak French fluently.
- David Fransızcayı akıcı bir şekilde konuşabilir.