Tom doesn't speak French as fluently as Mary does.
- Tom Mary'nin konuştuğu kadar akıcı şekilde Fransızca konuşamıyor.
If he's fluent in English, I'll hire him.
- Eğer o, İngilizcede akıcı ise, onu çalıştıracağım.
I don't speak English as fluidly as Naomi does.
- Ben Naomi'nin yaptığı kadar akıcı İngilizce konuşmam.
I'll have you all speaking fluent English within a year.
- Bir yıl içinde hepinizi akıcı İngilizce konuşturacağım.
The teacher claimed that he'd have us all speaking fluent French in three months.
- Öğretmen üç ay içinde hepimizi akıcı Fransızca konuşturacağını iddia etti.
She can speak French and she speaks it fluently.
- Fransızca konuşabilir, üstelik akıcı biçimde.
Tom spoke French quite fluently.
- Tom oldukça akıcı biçimde Fransızca konuştu.
I want to be able to speak Russian fluently.
- Rusçayı akıcı bir şekilde konuşabilmek isterim.
He speaks English fluently.
- O, akıcı bir şekilde İngilizce konuşuyor.