Endişeler onu hızla yaşlandırdı.
- Worries aged him rapidly.
Sen bir günde yaşlanmadın.
- You haven't aged a day.
Fadıl, 76 yaşında doğal nedenlerden dolayı hapishanede öldü.
- Fadil died in prison, aged 76, of natural causes.
Dört buçuk yaşında yüzmeyi öğrendim.
- I learned to swim aged four and a half.