Tom gözlüğünü ayarladı.
- Tom adjusted his glasses.
Tom eşarbı boynuna ayarladı.
- Tom adjusted the scarf around his neck.
Bisikletimin frenlerini ayarlattım.
- I had the brakes of my bicycle adjusted.
Tom koltuğu ayarladı, anahtarı taktı, ve sonra uzaklaştı.
- Tom adjusted the seat, put in the key, and then drove away.
Herkes ayarlamak zorunda.
- Everyone has to adjust.
John'un yaptığı gibi bu cihazı ayarlamak için hiç kimsenin yeterli bilgisi yok.
- Nobody has enough knowledge to adjust this equipment like John did.
İnsanların yeni çevreye alışmak için sadece zamana ihtiyacı var.
- People just need time to adjust to the new environment.
Tom gözlerini karanlığa alıştırmak için bir süre bekledi.
- Tom waited a while to let his eyes adjust to the darkness.
Sık sık söylenildiği gibi kendini yeni bir çevreye uydurmak zordur.
- As is often said, it is difficult to adjust yourself to a new environment.
Araba sürmeden önce frenleri kontrol edin ve ayarlayın.
- Check and adjust the brakes before you drive.
Tom duşun sıcaklığını ayarlamaya çalıştı.
- Tom tried to adjust the temperature of the shower.
LASIK, kornea yüzeyini düzeltmek için kullanılan bir lazerdir.
- In LASIK, a laser is used to adjust the surface of the cornea.
LASIK, kornea yüzeyini düzeltmek için kullanılan bir lazerdir.
- In LASIK, a laser is used to adjust the surface of the cornea.
Herhangi bir düzenleme yapmadım.
- I didn't make any adjustments.
Tom ayarları ayarlamada biraz sorun yaşadı.
- Tom had a little trouble adjusting the settings.
Çalar saatin ayarını ayarla.
- Adjust the setting of the alarm clock.
Morimoto's recipes are adjusted to suit the American palate.
He adjusted his initial conclusion to reflect the new data.