Tom başka herhangi birinden çok farklı değil.
- Tom isn't very different from anybody else.
Bu farklı bir kelime mi yoksa aynı kelimenin başka bir hâli mi?
- Is this a different word or just another form of the same word?
Değişik ülkelerden geliyoruz.
- We come from different countries.
Birbiri ardına değişik türde yiyecekler denedi.
- He tried different kinds of foods one after another.
Farklı dillerde bir sürü cümle ekleyebilirim.
- I can add many sentences in different languages.
Bu düşündüğümden farklı.
- This is different from what I thought.
Senin yaptığından başka türlü yapardım.
- I would do it in a different way than you did.
Çok sayıda çeşitli kurabiyeler var.
- There are many different types of cookies.
Çeşitli farklı yollardan onun evine gidebilirsin.
- You can get to her house in a variety of different ways.
Tom'u ilk kez gördüğümde, onun şimdiye kadar karşılaştığım diğer bir erkekten farklı olduğunu biliyordum.
- When I first laid eyes on Tom, I knew he was different from any other man I'd ever met.
Öğretmenimiz ayrıca düğününün diğer insanlarınki ile aynı olmayacağını söyledi;biz nasıl farklı olacağını sorduk fakat o söylemedi.
- Our teacher also said that her wedding wouldn't be the same as other people's; we asked how it would be different, but she didn't say.
Tom ve Mary farklı kapılardan ayrıldı.
- Tom and Mary left through different doors.
Filler üç farklı türe ayrılır.
- Elephants are divided into three different species.