O, Adem'in bir akrabasıdır.
- He is a relative of Adam.
Erkeklerde Adem'in elmaları var.
- Men have Adam's apples.
And I shall have no power to follow you.
Say Goddess, what ensu’d when Raphael, / The affable Arch-Angel, had forewarn'd / Adam by dire example to beware / Apostasie,.
Second Adam from above,Reinstate us in thy love.
What splendid names for boys there are! / There's Carol like a rolling car, / And Martin like a flying bird, / And Adam like the Lord's First Word,.
That car salesman was a pretty off the wall kind of guy.
- O araba satıcısı oldukça acayip bir adam.
Why were you picking up guys?
- Niçin adamları topluyorsunuz?
The young men said that they would do it despite all of the difficulties.
- Genç adamlar tüm zorluklara rağmen bunu yapacaklarını söylediler.
Dima slept with 25 men in one night and then killed them.
- Dima bir gecede 25 adamla yattı ve sonra onları öldürdü.
The man shot three birds with a gun.
- Adam bir silahla üç kuşu vurdu.
The old man opened the car window and aimed his gun at the bird.
- Yaşlı adam araba penceresini açtı ve silahıyla kuşa nişan aldı.
Jackson's men began to leave the next morning.
- Jackson'ın adamları ertesi sabah gitmeye başladı.
I know a guy who knows a guy who knows Tom Jackson.
- Tom Jackson'ı tanıyan bir adamı tanıyan bir adam tanıyorum.
The dog growled at the strange man.
- Köpek yabancı adama hırladı.
The guys are sleeping like dogs.
- Adamlar köpekler gibi uyuyorlar.
An old man came up and shook Lincoln's hand.
- Yaşlı bir adam geldi ve Lincoln'la tokalaştı.
The man was handed over to the police.
- Adam polise teslim edildi.
No one wanted to insult these men.
- Hiç kimse bu adamlara hakaret etmek istemedi.
Dima slept with 25 men in one night and then killed them.
- Dima bir gecede 25 adamla yattı ve sonra onları öldürdü.
The old person died in their room.
- Yaşlı adam odasında öldü.
Tom is a likeable person.
- Tom sempatik bir adam.
He ought to know better than to quarrel with such a fellow.
- Böyle bir adamla tartışılmayacağını bilecek kadar akıllı olmalısın.
He is a very decent fellow.
- O, çok hoşgörülü bir adamdır.
Hope is when you suddenly run to the kitchen like a mad man to check if the empty chocolate cookie box you just finished an hour ago is magically full again.
- Ümit; bir saat önce bitirdiğin çikolatalı çörek kutusunun sihirle tekrar dolup dolmadığını kontrol etmek için çılgın bir adam gibi birdenbire mutfağa doğru koştuğundadır.
You're a gentleman and a scholar.
- Sen bir beyefendi ve bir bilim adamısın.
He described the man as a model gentleman.
- Adamı örnek bir beyefendi olarak tanımladı.
A healthy man does not know the value of health.
- Sağlıklı olan adam sağlığın değerini bilmez.
The police are after the man.
- Polis adamın peşinde.
Once upon a time, in a place far away, lived an old man and an old lady.
- Bir zamanlar, uzak bir yerde, yaşlı bir adam ve yaşlı bir bayan yaşardı.
The two men competed for Lady Mary's heart.
- İki adam Lady Mary'nin kalbi için yarıştı.
You're a gentleman and a scholar.
- Sen bir beyefendi ve bir bilim adamısın.
The gentle-looking old man got up and gave his hand to me.
- Kibar görünüşlü yaşlı adam kalktı ve elini bana verdi.
Tom said that, from childhood, he had felt like a girl who had been born in the body of a man.
- Tom, çocukluktan beri, bir adamın vücudunda doğmuş olan bir kız gibi hissettiğini söyledi.
Is she a woman with a beard or a man with a woman's body?
- O sakallı bir kadın mı yoksa kadın vücutlu bir adam mı?
The man returned from his vacation full of beans.
- Adam tatilinden çok enerjik döndü.
Tom said he was mugged by three men.
- Tom, üç adam tarafından gasp edildiğini söyledi.