act of pointing, as of the foot downward in certain dance positions

listen to the pronunciation of act of pointing, as of the foot downward in certain dance positions
İngilizce - Türkçe

act of pointing, as of the foot downward in certain dance positions teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

point
{i}

İstatistiklere göre uçakla gitmek, arabayla gitmekten çok daha güvenlidir. - From a statistical point of view, a plane flight is much safer than a car trip.

O güzel uçlu bir kurşun kalem kullanır. - He uses a pencil with a fine point.

point
{i} puan

Bizim takımımız beş puan ilerdedir. - Our team is five points ahead.

Takımımız iki puan öndedir. - Our team is two points ahead.

point
virgül

İngilizcede, virgül yerine bir ondalık nokta kullanırız. - In English, we use a decimal point instead of a comma.

point
konu

Konuşmasının konusunu anlayamadım. - I couldn't get the point of his speech.

Ben o konuda seninle aynı fikirde değilim. - I differ from you on that point.

point
durum

Durum ya batarsın ya da çıkarsın noktasına geldi. - The situation has come to the point where we either sink or swim.

Bir avukatın zor bir durumda küçük konularda bile her taşın altına bakması ve aynı konuda sonuca ulaşmak için ısrarla belirtmesi önemlidir. - It is important that a lawyer should leave no stone unturned even on minor points and harp on the same subject to achieve a break through in an impasse.

point
derece

Normal şartlar altında, suyun kaynama sıcaklığı 100 santigrat derece. - Under normal conditions, the boiling point of water is 100 degrees Celsius.

Bu son derece önemli bir konu. - This is an extremely important point.

point
üzerine çevirmek
point
noktalamak
point
göstermek

İnsanları parmakla göstermek terbiyesizlik. - It's bad manners to point at people.

İnsanları parmakla göstermek kabalıktır. - It is bad manners to point at people.

point
namlu
point
nitelik
point
neden

Burada olmamızın nedeni ne? - What's the point of us being here?

Senin hatalarını belirttikleri nedeniyle düşmanlarını sev. - Love your enemies, for they point out your mistakes.

point
çekit
point
yer

Tom Mary'nin durduğu yeri gösterdi. - Tom pointed to where Mary was standing.

Tom yere işaret etti. - Tom pointed to the ground.

point
{f} uç vermek
point
ferma etmek
point
ucunu sivriltmek
point
(Askeri) NİŞAN ALMAK; TEVCİH ETMEK: Herhangi bir silahla bir hedefe nişan almak, bir silahı herhangi bir hedefe tevcih etmek
point
{f} sivriltmek
İngilizce - İngilizce
point
act of pointing, as of the foot downward in certain dance positions