Bir aktörmüş gibi davranmak istiyorum.
- I wish to pretend to be an actor.
Güçlü yen Japonya'nın ihracat endüstrisinin aleyhine davranmaktadır.
- The strong yen is acting against Japan's export industry.
Küresel ısınmanın insan eylemlerinin sonucu olduğunu düşünüyor musunuz?
- Do you believe global warming is the result of human actions?
Ordu savaş sırasında bir dizi görkemli eylemlerde yer aldı.
- The army was involved in a number of brilliant actions during the battle.
Çabuk hareket etmek zorunda kaldım.
- I had to act quickly.
Yaptığınız şekilde hareket etmek için gerçekten sebebiniz varsa, o halde lütfen bana söyleyin.
- If you really have grounds for acting the way you did, then please tell me.
Ceza hukuku, ceza yasası olarak da bilinen, bir suç olarak sınıflandırılmış olan bir hareket için takibat gerektirir.
- Criminal law, also known as penal law, involves prosecution for an act that has been classified as a crime.
Avukat müvekkilinin yasal yollara başvurmasını tavsiye etti.
- The lawyer recommended his client to take legal action.
Ceza hukuku, ceza yasası olarak da bilinen, bir suç olarak sınıflandırılmış olan bir hareket için takibat gerektirir.
- Criminal law, also known as penal law, involves prosecution for an act that has been classified as a crime.
Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
- All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
O cesur görünüyor fakat o sadece bir davranış.
- He appears brave, but it's just an act.
Bu çok nazik bir davranıştı.
- That was a very kind act.
Newton'un üçüncü hareket kanununa göre her eylemin eşit ve zıt tepkisi vardır.
- According to Newton's Third Law of Motion Every action has an equal and opposite reaction.
İşe git, çocuklarını okula gönder. Modayı takip et, normal hareket et, kaldırımda yürü, televizyon izle. Yaşlılığın için para biriktir. Kanunlara uy. Benimle birlikte tekrarla: Ben özgürüm.
- Go to work, send your kids to school. Follow fashion, act normal, walk on the pavements, watch TV. Save for your old age. Obey the law. Repeat with me: I am free.
Aslında, bunu bilmem gerekir. Bir dakika bekle, hatırlamama izin ver, Kesinlikle! Radyum elementinin atom numarası 88'dir
- Actually, I should know it. Wait a minute, let me remember. Exactly! The atomic number of radium is 88.
Dan hasta numarası yapmadı bile.
- Dan didn't even act sick.
Aslında ameliyatı kim yaptı?
- Who actually performed the surgery?
Jane öğrencilerin sahnede iyi rol yaptıklarını gördü.
- Jane saw the students acting well on the stage.
Ben, yeni görevinde aktif bir rol alacağından eminim.
- I am sure you will take an active role in your new position.
Herkes onun büyük bir oyuncu olduğunu düşünmüyordu.
- Not everyone thought she was a great actress.
Aktör oyunun büyük bölümünde sahnedeydi.
- The actor was on the stage for most of the play.
Jane öğrencilerin sahnede iyi rol yaptıklarını gördü.
- Jane saw the students acting well on the stage.
Aktör oyunun büyük bölümünde sahnedeydi.
- The actor was on the stage for most of the play.
Daha akıllıca hareket etmelisin.
- You must act more wisely.
Onun tavsiyesi üzerine hareket etmeliydin.
- You should have acted on her advice.
Tom çok konuşan ve az iş yapan biridir.
- Tom is all talk and no action.
Görünüşe bakılırsa, onların eylemleri işe yaramadı.
- To all appearances, their actions haven't borne fruit.
Bu oyunun üç perdesi vardır.
- This play has three acts.
Bu operanın üç perdesi vardır.
- This opera has three acts.
Leyla hayatını kurtarmak için harekete geçmek zorunda kaldı.
- Layla had to act to save her life.
Fadıl harekete geçmek zorunda olduğuna karar verdi.
- Fadil decided he had to act.
Filmde oynamak ister misin?
- Do you want to act in a movie?
Henüz bir ev yapmak için aslında karar vermedim.
- I haven't actually decided to build a house yet.
Aslında yapmak çok kolay.
- It's actually very easy to do.
Aktör oyunun büyük bölümünde sahnedeydi.
- The actor was on the stage for most of the play.
Bu belge aslında Tom tarafından yazıldı.
- This document was actually written by Tom.
İhracaat sınırları aşan ticari bir etkinliktir.
- Exporting is a commercial activity which transcends borders.
Zamanının çoğunu hangi etkinliği yaparak geçirirsin?
- What activity do you spend most of your time doing?
Sami fantezilerini dışa vurmak istedi.
- Sami wanted to act out his fantasies.
Sen yapman gerektiği gibi davranmadın.
- You did not act as you ought.
Sadece hiçbir şey olmamış gibi davranmaya çalış.
- Just try to act as if nothing has happened.
For the treaty rule to operate in the domestic legal system of a dualist state, there must be an " act of transformation".
Tom Hollywood'ta bir oyunculuk işi aldı.
- Tom got an acting job in Hollywood.
On bir yaşından beri, Jane filmlerde oyunculuk yapıyor.
- Jane has been acting in films since she was eleven.
Tom, komitenin başkan vekili oldu.
- Tom became the acting chairman of the committee.
O onu demek istemiyor; o sadece rol yapıyor.
- He doesn't mean it; he's just acting.
O gerçekten üzgün değil; o sadece rol yapıyor.
- He isn't really sad; he's only acting.
Tom benim oyunculuk sınıfında.
- Tom is in my acting class.
On bir yaşından beri, Jane filmlerde oyunculuk yapıyor.
- Jane has been acting in films since she was eleven.
Patlamadan hemen önce, şüpheli bir biçimde davranan bir adam görüldü.
- A man was seen acting suspiciously shortly before the explosion.
Bugün bir kral gibi davranan bir çocuk yarın bir zalim gibi davranır.
- Today a child acting like a king, tomorrow a tyrant.
Ben senin rol yapma şeklini beğenmiyorum.
- I don't like the way you're acting.
Ben rol yapmayı ve şarkı söylemeyi severim.
- I love acting and singing.
Which act did you prefer? The soloist or the band?.
He's been acting Shakespearean leads since he was twelve.
This group acts on the circle, so it can't be left-orderable!.
He acted the angry parent, but was secretly amused.
I started acting at the age of eleven in my local theatre.
The pivotal moment in the play was in the first scene of the second act.
He was caught in the act.
Gravitational force acts on heavy bodies.
He acted unconcerned so the others wouldn't worry.
If you don't act soon, you will be in trouble.
An act of good will.
He's acting strangely - I think there's something wrong with him.
Does it take an act of Congress just to get a stop sign on a corner?.
Different drugs act on different parts of our body in many different ways.
The policeman decided to act on the tip from his informant.
World leaders have repeatedly stated that we must act on climate change.
Act your age and stop fiddling with that pen - you’re showing us up.
Despite already being aware, he will act out the pretence of a surprise.
I know you're angry, but you can't act out and break dishes like that.
Children may act up in class in an effort to get attention.
The policeman decided to act on the basis of his informants phone call.
Was she depressed enough to do the Dutch act?.
Acting President of the United States is a temporary office in the government of the United States.
Previously, he blamed his brother for drawing on the walls but when he was caught in the act, he could deny it no longer.
A display of the above characteristics, e.g., an event or an individual or collective action.
Someday I'm going to clean up my act and start researching more carefully.
Rosencrantz and Guildenstern are a double act engaged to spy on Hamlet, with the result that he has at each ear a hearer..
It didn't look like he'd ever get his act together, but eventually the project got going.
She denied it but she had been spotted in the act.
She really read him the riot act about his smoking habit.
... part but all act on my own ...
... And all the proposals we've put forward in the American Jobs Act ...