Only an immediate operation can save the patient's life.
- Sadece bir acil operasyon hastanın hayatını kurtarabilir.
People called for an immediate invasion of Cuba.
- İnsanlar Küba'nın acil işgali için çağrıda bulundu.
Tom received an urgent message to call his wife.
- Tom karısını araması için acil bir mesaj aldı.
An urgent telegram brought her hurrying back to Tokyo.
- Acil bir telgraf onu Tokyo'ya aceleyle geri getirdi.
In case of an emergency, dial 110.
- Acil bir durumda, 110'u çevirin.
This is an emergency.
- Bu acil bir durumdur.
We have some pressing problems to solve.
- Çözecek bazı acil sorunlarımız var.
Time is pressing, and quick action is needed.
- Zaman baskı yapıyor ve acil eylem gerekli.
Our company is going to be left behind too if we don't create an environment in which we can get instant Internet access.
- Acil internet girişi olan bir çevre yaratmazsak, bizim şirketimizde geride kalacak.