aceleyle

listen to the pronunciation of aceleyle
Türkçe - İngilizce
quickly

At any rate, Ozawa hurriedly took off his raincoat and quickly put it on the naked girl's shoulders. - Her neyse, Ozawa aceleyle yağmurluğunu çıkardı ve hızlı bir şekilde çıplak kızın omuzlarına koydu.

speedily; hurriedly
hastily

His daughter hastily hid behind the yellow house. - Kızı aceleyle sarı evin arkasında saklandı.

Fadil hastily married. - Fadıl aceleyle evlendi.

in haste, quickly
precipitately
urgently
cursorily
pell mell
helter-skelter
headlong
with haste
hotheadedly
helterskelter
precipitous
summarily
acele
haste

She hastened to deny the story. - O, hikayeyi yalanlamak için acele etti.

I had breakfast in haste in order to be in time for the first bus. - Ben ilk otobüse zamanında yetişmek için aceleyle kahvaltı yaptım.

acele
hurry

Hurry up, or you will be late for the last train. - Acele et, yoksa son treni kaçıracaksın.

He went to the airport in a hurry. - Aceleyle havaalanına gitti.

acele
rush

He is used to eating in a rush. - O, aceleyle yemeğe alışkındır.

Are you rushing to finish the project? - Projeyi bitirmek için acele ediyor musunuz?

aceleyle götürmek
hurry
aceleyle giyinmek
huddle
aceleyle inşaa etmek
throw up
aceleyle sınava hazırlanan öğrenci
crammer
aceleyle yapmak
throw together
aceleyle çevirmek
riffle
aceleyle çevirmek
leaf through
aceleyle çevirmek
shuffle cards; turn pages quickly
aceleyle çıkmak
flee
acele
{s} urgent

Come on, hurry up! It's urgent. - Hadi, acele et! Acil.

Hurry! Tom says it's urgent. - Acele et! Tom onun acil olduğunu söylüyor.

acele
hasty

I had a hasty breakfast and left home. - Acele bir kahvaltı yaptım ve evden ayrıldım.

We ate a hasty meal and left immediately. - Acele bir yemek yedik ve hemen ayrıldık.

acele
pressing
acele
{s} hurried

They hurried to their father's rescue. - Babalarını kurtarmak için acele ettiler.

We hurried to the station only to miss the train. - Sadece trene yetişmek için istasyona aceleyle gittik.

acele
instancy
acele
by return post
acele
precipitousness
acele
express

Tom watched them hurry through the doors, a disagreeable expression on his face. - Tom, yüzünde tatsız bir ifade, onların kapılardan acele ile girişini izledi.

You must hurry up, or you will miss the express. - Acele etmelisin yoksa ekspresi kaçıracaksın.

acele
post
acele
brusque
acele
precipitation
acele
hurry-up
acele
quickly

We will all die, some quickly, others will take their time. - Biz hepimiz öleceğiz, bazılarımız çabucak, diğerleri acele etmeyecek.

At any rate, Ozawa hurriedly took off his raincoat and quickly put it on the naked girl's shoulders. - Her neyse, Ozawa aceleyle yağmurluğunu çıkardı ve hızlı bir şekilde çıplak kızın omuzlarına koydu.

acele
hurry-scurry
acele
urgency
acele
precipitate
acele
nippy
acele
cursory
acele
abruptness
acele
extemporaneous
acele
dispatch
acele
hurriedness
acele
crash
acele
hustle

Come on, we need to hustle. - Haydi, acele etmeliyiz.

acele
precipitateness
acele
immediate

We ate a hasty meal and left immediately. - Acele bir yemek yedik ve hemen ayrıldık.

acele
turmoils
acele
hurry to
acele
hurry of
acele
in a hurry

She cleaned her room in a hurry. - O aceleyle odasını temizledi.

She was in a hurry to go home. - Eve gitmek için acelesi vardı.

acele
hastily

His daughter hastily hid behind the yellow house. - Kızı aceleyle sarı evin arkasında saklandı.

Fadil hastily married. - Fadıl aceleyle evlendi.

acele
in haste

I wrote the composition in haste, so it must be full of mistakes. - Kompozisyonu aceleyle yazdım, bu yüzden hatalarla dolu olmalı.

This textbook, having been printed in haste, has a lot of printing mistakes. - Bu ders kitabının, aceleyle basıldığı için, bir sürü hatası var.

acele
precipitance
acele
haste, hurry, rush, precipitation, urgent, hasty, hurried, precipitate, pressing, immediate,hastily, in a hurry
acele
in a hurry, hastily; urgently
acele
precipitancy
acele
hurried, hasty (action)
acele
hotfoot
acele
hurry, haste, undue haste
acele
hurriedly

At any rate, Ozawa hurriedly took off his raincoat and quickly put it on the naked girl's shoulders. - Her neyse, Ozawa aceleyle yağmurluğunu çıkardı ve hızlı bir şekilde çıplak kızın omuzlarına koydu.

The composition has been written hurriedly, so it's probably full of errors. - Kompozisyon aceleyle yazılmış, bu nedenle o muhtemelen hatalarla doludur.

acele
hurryup
acele
{i} bustle
acele
too previous
acele
slapdash
acele
discomposedly
acele
scurry
acele
summary
acele
{i} press
acele
{s} early

You needn't have hurried. You've arrived too early. - Acele etmene gerek yoktu. Çok erken geldin.

You didn't need to hurry. You got here too early anyway. - Acele etmene gerek yoktu. Zaten buraya çok erken vardın.

acele
precipitous
acele
{s} flying
acele
tantivy
acele
{i} whirl
Türkçe - Türkçe

aceleyle teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

ACELE
(Osmanlı Dönemi) Çabuk, çabukluk. Bir işi çabuk yapmaya ve çabuk bitirmeye çalışma, ivedilik
Acele
ivedi
Acele
(Osmanlı Dönemi) ALZ
Acele
(Osmanlı Dönemi) ŞESASA
Acele
(Osmanlı Dönemi) NEZK $
Acele
(Osmanlı Dönemi) ZEMEYAN
acele
Vakit geçirmeden, tez olarak
acele
Tez davranma gerekliliği
acele
Vakit geçirmeden, tez olarak: "Acele bir karar vermek ihtiyacındayım."- P. Safa
acele
Çabuk davranma, ivecenlik
acele
İvedi
acele
Hızlı yapılan, çabuk, tez, ivedi: "Acele işe şeytan karışır."- Atasözü. Çabuk davranma, ivecenlik
İngilizce - Türkçe
aceleyle