acelesizlik

listen to the pronunciation of acelesizlik
Türkçe - İngilizce
free time
leisure
time free from work or other demands and duties
leisureliness
leisurely
acele
haste

I had breakfast in haste in order to be in time for the first bus. - Ben ilk otobüse zamanında yetişmek için aceleyle kahvaltı yaptım.

Make haste in case you are late. - Geç kalma ihtimaline karşın acele et.

acele
hurry

She left here in a hurry. - Buradan aceleyle ayrıldı.

She was in a hurry to go home. - Eve gitmek için acelesi vardı.

acele
rush

Five fire engines rushed to the scene of the fire. - Beş itfaiye aracı yangın mahalline aceleyle gitti.

Be more careful. Rushing through things is going to ruin your work. - Daha dikkatli ol.Her şeye acele etmek işlerini berbat edecektir.

acele
{s} urgent

Come on, hurry up! It's urgent. - Hadi, acele et! Acil.

Hurry! Tom says it's urgent. - Acele et! Tom onun acil olduğunu söylüyor.

acele
hasty

I had a hasty breakfast and left home. - Acele bir kahvaltı yaptım ve evden ayrıldım.

Now don't be hasty, please. - Şimdi acele etme, lütfen.

acele
pressing
acele
{s} hurried

They hurried to their father's rescue. - Babalarını kurtarmak için acele ettiler.

Because they had no time to spare, they hurried back to town. - Ayıracak zamanları olmadığından dolayı aceleyle kasabaya geri döndüler.

acele
instancy
acele
by return post
acele
precipitousness
acele
express

You must hurry up, or you will miss the express. - Acele etmelisin yoksa ekspresi kaçıracaksın.

Tom watched them hurry through the doors, a disagreeable expression on his face. - Tom, yüzünde tatsız bir ifade, onların kapılardan acele ile girişini izledi.

acele
post
acele
brusque
acele
precipitation
acele
hurry-up
acele
quickly

At any rate, Ozawa hurriedly took off his raincoat and quickly put it on the naked girl's shoulders. - Her neyse, Ozawa aceleyle yağmurluğunu çıkardı ve hızlı bir şekilde çıplak kızın omuzlarına koydu.

I have come to realize that China is developing quickly but the Chinese people live a relatively leisurely life. - Çin'in hızla geliştiğini anlamak için geldim ancak Çin halkı nispeten acelesiz bir hayat yaşıyor.

acele
hurry-scurry
acele
urgency
acele
precipitate
acele
nippy
acele
cursory
acele
abruptness
acele
extemporaneous
acele
dispatch
acele
hurriedness
acele
crash
acele
hustle

Come on, we need to hustle. - Haydi, acele etmeliyiz.

acele
precipitateness
acele
immediate

We ate a hasty meal and left immediately. - Acele bir yemek yedik ve hemen ayrıldık.

acele
turmoils
acele
hurry to
acele
hurry of
acele
in a hurry

She cleaned her room in a hurry. - O aceleyle odasını temizledi.

She left here in a hurry. - Buradan aceleyle ayrıldı.

acele
hastily

His daughter hastily hid behind the yellow house. - Kızı aceleyle sarı evin arkasında saklandı.

Fadil hastily married. - Fadıl aceleyle evlendi.

acele
in haste

This textbook, having been printed in haste, has a lot of printing mistakes. - Bu ders kitabının, aceleyle basıldığı için, bir sürü hatası var.

I had breakfast in haste in order to be in time for the first bus. - Ben ilk otobüse zamanında yetişmek için aceleyle kahvaltı yaptım.

acele
precipitance
acele
haste, hurry, rush, precipitation, urgent, hasty, hurried, precipitate, pressing, immediate,hastily, in a hurry
acele
in a hurry, hastily; urgently
acele
precipitancy
acele
hurried, hasty (action)
acele
hotfoot
acele
hurry, haste, undue haste
acele
hurriedly

The composition has been written hurriedly, so it's probably full of errors. - Kompozisyon aceleyle yazılmış, bu nedenle o muhtemelen hatalarla doludur.

Tom left the room hurriedly. - Tom aceleyle odayı terk etti.

acele
hurryup
acele
{i} bustle
acele
too previous
acele
slapdash
acele
discomposedly
acele
scurry
acele
summary
acele
{i} press
acele
{s} early

You didn't need to hurry. You got here too early anyway. - Acele etmene gerek yoktu. Zaten buraya çok erken vardın.

You needn't have hurried; you've arrived too early. - Acele etmene gerek yoktu; çok erken vardın.

acele
precipitous
acele
{s} flying
acele
tantivy
acele
{i} whirl
Türkçe - Türkçe

acelesizlik teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

ACELE
(Osmanlı Dönemi) Çabuk, çabukluk. Bir işi çabuk yapmaya ve çabuk bitirmeye çalışma, ivedilik
Acele
ivedi
Acele
(Osmanlı Dönemi) ALZ
Acele
(Osmanlı Dönemi) ŞESASA
Acele
(Osmanlı Dönemi) NEZK $
Acele
(Osmanlı Dönemi) ZEMEYAN
acele
Vakit geçirmeden, tez olarak
acele
Tez davranma gerekliliği
acele
Vakit geçirmeden, tez olarak: "Acele bir karar vermek ihtiyacındayım."- P. Safa
acele
Çabuk davranma, ivecenlik
acele
İvedi
acele
Hızlı yapılan, çabuk, tez, ivedi: "Acele işe şeytan karışır."- Atasözü. Çabuk davranma, ivecenlik
acelesizlik