You'd better hurry up.
- Acele etsen iyi olur.
Hurry up. You'll be late for school.
- Acele et. Okula geç kalacaksın.
We hurried to catch the bus.
- Biz otobüse yetişmek için acele ettik.
They hurried to their father's rescue.
- Babalarını kurtarmak için acele ettiler.
Tom rushed to open the door.
- Tom kapıyı açmak için acele etti.
Although you rushed, you're not ready.
- Acele etmene rağmen, sen hazır değilsin.
Hurrying leads to mistakes being made.
- Acele etmek hataların yapılmasına yol açar.
Don't hurry if there's no purpose to your hurrying.
- Acele etmen için bir amacın yoksa acele etme.
Don't rush into marriage.
- Evlenmek için acele etmeyin.
We have time, there's no rush.
- Acele etmeyin, zamanımız var.
Hurry up. You'll be late for school.
- Acele et. Okula geç kalacaksın.
Hurry up or you'll miss the train.
- Acele et, yoksa treni kaçıracaksın.