2008'den beri bir sürü Facebook ve Twitter hesapları açtım. Şimdi altı Facebook hesabım ve on beş Twitter hesabım var.
- I've opened many Facebook and Twitter accounts since 2008. I now have six Facebook accounts and fifteen Twitter accounts.
Ev hesaplarını eşim tutar.
- My wife keeps the household accounts.
Hesaplar denetlenmektedir.
- The accounts have been audited.
Siz ikinizin ayrı banka hesapları var mı?
- Do you two have separate bank accounts?
Ben olay için hesap vereceğim.
- I will account for the incident.
Bir hesap açmak istiyorum.
- I'd like to open an account.
Karar vermeden önce her şeyi hesaba katmaya çalış.
- Try to take account of everything before you make a decision.
Biz onun gençliğini hesaba katmalıyız.
- We must take his youth into account.
O, nasıl kaçtığını açıklamak durumunda kaldı.
- He gave an account of how he had escaped.
Buna rağmen, bizim hâlâ ağrıların beyin işlemleri tarafından tam olarak nasıl neden olduğu hakkında bilimsel bir açıklamaya ihtiyacımız var.
- All the same, we still need a scientific account of how exactly pains are caused by brain processes.
Özenle açıklamasını yaptı.
- She's accounted diligent.
Hesap verme mecburiyeti yoktu.
- There was no accountability.
Yeni muhasebe prosedürleri giderleri rapor etmek için farklı formları doldurmamızı gerektirir.
- The new accounting procedures require us to fill out different forms for reporting expenses.
Sami'nin hikayesi Leyla'nın açıklamasına uyuyor.
- Sami's story fit Layla's account.
Böyle bir şey hiç önemli değil.
- Such a thing is of no account.
Başka bir kültürü yargılamadan önce kültürel göreceliği hesaba katmak önemlidir.
- It's important to take cultural relativism into account before judging another culture.
Kaza tanımın sürücününkine uyuyor.
- Your account of the accident corresponds with the driver's.
Yaptıklarımdan size karşı sorumlu değilim.
- I am not accountable to you for my actions.
Karar vermeden önce her şeyi hesaba katmaya çalış.
- Try to take account of everything before you make a decision.
İşini değerlendirirken, onun deneyim eksikliğini de hesaba katmalıyız.
- In judging his work, we must take his lack of experience into account.
Hesap verme mecburiyeti yoktu.
- There was no accountability.
Kötü davranışınla ilgili ne hesap verebilirsin?
- What account can you give of your misbehavior?
bkz: user account.
CFIT son altı yıldır çarpışmaların sadece üçte birinin üzerinde olduğunu açıklamasına rağmen ölümlerin %53'üne sebep oldu.
- Although CFIT accounted for just over a third of crashes in the past six years, it caused 53% of the deaths.
Banka hesabını bilmemizde bir sakınca var mı?
- May we know your bank account?
Onun bir İsviçre banka hesabında gizlenmiş çok fazla parası olduğu söyleniyor.
- It's rumored that he has a lot of money stashed away in a Swiss bank account.
Sami'nin hikayesi Leyla'nın açıklamasına uyuyor.
- Sami's story fit Layla's account.
Özenle açıklamasını yaptı.
- She's accounted diligent.
Onun gençliğini göz önünde tutmalıyız.
- We should take his youth into account.
No satisfactory account has been given of these phenomena.
who evidently a glutton for work, it struck him, was having a quiet forty winks for all intents and purposes on his own private account while Dublin slept.
We must account for the use of our opportunities.
An officer must account with or to the treasurer for money received.
to keep one's account at the bank.
Idleness accounts for poverty.
I've opened an account with Wikipedia so that I can contribute and partake in the project.
An account of a battle.
... not the five-month bank accounts the driver democracy ...
... newspaper in the US, was that by all accounts, ...