Annesi daima ona eşlik eder.
- Her mother always accompanies her.
Şimşek genellikle gök gürültüsüne eşlik eder.
- Lightning normally accompanies thunder.
Bize eşlik etmek için buyurun.
- You're welcome to accompany us.
O, partiye kadar ona eşlik etmemi önerdi.
- He suggested that I accompany him to the party.
Tom'a eşlik etmeni istiyorum.
- I'd like you to accompany Tom.
He was accompanied by two carts filled with wounded rebels.