O, iyi önerileri kabul eder.
- She accepts good suggestions.
O, öğrencilerden hediye kabul eder.
- He accepts gifts from students.
Tom ona teklif ettiğimiz rüşveti kabul etmek için isteksiz görünüyor.
- Tom seems to be unwilling to accept the bribe we're offering him.
Tom sadece işleri olduğu gibi kabul etmek zorunda kaldı.
- Tom just had to accept things the way they were.
Onu onaylamak zorundasın.
- You have to accept it.
Kredi kartlarını kabul ediyor musunuz?
- Do you accept credit cards?
Kısacası, sorumluluğu kabul etmeliydin.
- In brief, you should have accepted the responsibility.
Jackson onların tavsiyesini benimsedi.
- Jackson accepted their advice.
Onlar onu şehrin en iyi doktoru olarak kabul ettiler.
- They accepted her as the city's best doctor.
Kısacası, sorumluluğu kabul etmeliydin.
- In brief, you should have accepted the responsibility.
Tom rüşvet almakla suçlandı.
- Tom was accused of accepting bribes.
Tom ona çevirilerinde yardım etmek isteyen yerlilerden nasihat almak için isteksiz görünüyor.
- Tom seems to be unwilling to accept advice from native speakers who try to help him with his translations.
She was accepted to Harvard.
- She was accepted at Harvard.
He lost the respect of his people when he accepted the money.
- In accepting the money, he lost the respect of the people.