Tom'un Mary'nin sevgisini kabul etme sorunu vardı.
- Tom had trouble accepting Mary's love.
Beni kabul ettiğin için teşekkür ederim.
- Thank you for accepting me.
Tom yenilgiyi kabul etmek için isteksiz görünüyor.
- Tom seems to be unwilling to accept defeat.
Tom ona teklif ettiğimiz rüşveti kabul etmek için isteksiz görünüyor.
- Tom seems to be unwilling to accept the bribe we're offering him.
Onu onaylamak zorundasın.
- You have to accept it.
Kredi kartlarını kabul ediyor musunuz?
- Do you accept credit cards?
Onun davetini kabul ettim.
- I accepted her invitation.
Jackson onların tavsiyesini benimsedi.
- Jackson accepted their advice.
Onlar onu şehrin en iyi doktoru olarak kabul ettiler.
- They accepted him as the city's best doctor.
Onun davetini kabul ettim.
- I accepted her invitation.
Tom ona çevirilerinde yardım etmek isteyen yerlilerden nasihat almak için isteksiz görünüyor.
- Tom seems to be unwilling to accept advice from native speakers who try to help him with his translations.
Tom rüşvet almakla suçlandı.
- Tom was accused of accepting bribes.
Your apology's accepted.
- Your apology is accepted.
Your apology is accepted.
- Your apology's accepted.