Tom'un davranışları kabul edilebilir değildi.
- Tom's behavior wasn't acceptable.
Bu size göre kabul edilebilir mi?
- Would this be acceptable to you?
Tom yenilgiyi kabul etmek için isteksiz görünüyor.
- Tom seems to be unwilling to accept defeat.
Tom sadece işleri olduğu gibi kabul etmek zorunda kaldı.
- Tom just had to accept things the way they were.
Onu onaylamak zorundasın.
- You have to accept it.
Kısacası, sorumluluğu kabul etmeliydin.
- In brief, you should have accepted the responsibility.
Onlar onu şehrin en iyi doktoru olarak kabul ettiler.
- They accepted him as the city's best doctor.
Jackson onların tavsiyesini benimsedi.
- Jackson accepted their advice.
İster iyi olsun ister kötü olsun hayatı kabul etmeliyiz.
- We must accept life, for good or for evil.
Onun davetini kabul ettim.
- I accepted her invitation.
Tom rüşvet almakla suçlandı.
- Tom was accused of accepting bribes.
Tom ona çevirilerinde yardım etmek isteyen yerlilerden nasihat almak için isteksiz görünüyor.
- Tom seems to be unwilling to accept advice from native speakers who try to help him with his translations.
She was accepted to Harvard.
- She was accepted at Harvard.
He lost the respect of his people when he accepted the money.
- In accepting the money, he lost the respect of the people.
... That's not acceptable. ...
... It's not acceptable for the search engines, the big ones ...