Tom çeviri yaparken yardıma ihtiyacı olduğu gerçeğini kabul etmek istemiyor.
- Tom is unwilling to accept the fact that he needs help when translating.
Tom önerimizi kabul etmek için isteksiz görünüyor.
- Tom seems to be unwilling to accept our offer.
Onu onaylamak zorundasın.
- You have to accept it.
Onun davetini kabul ettim.
- I accepted her invitation.
Kısacası, sorumluluğu kabul etmeliydin.
- In brief, you should have accepted the responsibility.
Tom rüşvet almakla suçlandı.
- Tom was accused of accepting bribes.
Tom ona çevirilerinde yardım etmek isteyen yerlilerden nasihat almak için isteksiz görünüyor.
- Tom seems to be unwilling to accept advice from native speakers who try to help him with his translations.
Kısacası, sorumluluğu kabul etmeliydin.
- In brief, you should have accepted the responsibility.
Onlar onu şehrin en iyi doktoru olarak kabul ettiler.
- They accepted him as the city's best doctor.
Jackson onların tavsiyesini benimsedi.
- Jackson accepted their advice.
Onun çalışması kabul edilebilir, ama mükemmel olmaktan uzak.
- His work was acceptable, but far from excellent.
Bu size göre kabul edilebilir mi?
- Would this be acceptable to you?
Tom bir kabul konuşması yaptı.
- Tom gave an acceptance speech.
O gelenekler orada kabul görmüştür.
- Those customs found acceptance there.
Onun hediyeyi kabul etmesi rüşvet olarak kabul edildi
- His acceptance of the present was regarded as bribery.
Bu küresel şirket genel olarak kabul görmüş muhasebe ilkelerini izliyor.
- This global company follows generally accepted accounting principles.
Sigara içmenin zararlı olduğu iddiası kabul edildi.
- The argument that smoking is injurious has become accepted.
Bu konuyla ilgili rican kabul edildi.
- Your request of this matter has been accepted.
MasterCard ve Visa kabul edilmektedir.
- MasterCard and Visa are accepted.
Tom kabul edilmek istedi.
- Tom wanted to be accepted.
Onlar onu şehrin en iyi doktoru olarak kabul ettiler.
- They accepted him as the city's best doctor.
Kısacası, sorumluluğu kabul etmeliydin.
- In brief, you should have accepted the responsibility.
Beni kabul ettiğin için teşekkür ederim.
- Thank you for accepting me.
Öneriyi kabul etmesi için onu ikna ettim.
- I persuaded him into accepting the offer.
Kısacası, sorumluluğu kabul etmeliydin.
- In brief, you should have accepted the responsibility.
Onlar onu şehrin en iyi doktoru olarak kabul ettiler.
- They accepted him as the city's best doctor.
O, iyi önerileri kabul eder.
- She accepts good suggestions.
O, hediyeleri kabul eder.
- She accepts the gifts.
She was accepted at Harvard.
- She was accepted to Harvard.
Your apology is accepted.
- Your apology's accepted.
I accept my punishment.
We recently heard about a particularly daring espionage coup. Your mission, should you choose to accept it, is to listen to our panelists as they describe a tactic that even Matt Helm had never thought of.
Your apology is accepted.
- Your apology's accepted.
She was accepted to Harvard.
- She was accepted at Harvard.
... to really accept that there isn't an objective measure ...
... We should accept this noise. ...