Tom sadece işleri olduğu gibi kabul etmek zorunda kaldı.
- Tom just had to accept things the way they were.
Tom önerimizi kabul etmek için isteksiz görünüyor.
- Tom seems to be unwilling to accept our offer.
Onu onaylamak zorundasın.
- You have to accept it.
Kısacası, sorumluluğu kabul etmeliydin.
- In brief, you should have accepted the responsibility.
Kredi kartlarını kabul ediyor musunuz?
- Do you accept credit cards?
Jackson onların tavsiyesini benimsedi.
- Jackson accepted their advice.
İster iyi olsun ister kötü olsun hayatı kabul etmeliyiz.
- We must accept life, for good or for evil.
Kısacası, sorumluluğu kabul etmeliydin.
- In brief, you should have accepted the responsibility.
Tom ona çevirilerinde yardım etmek isteyen yerlilerden nasihat almak için isteksiz görünüyor.
- Tom seems to be unwilling to accept advice from native speakers who try to help him with his translations.
Tom rüşvet almakla suçlandı.
- Tom was accused of accepting bribes.
Your apology is accepted.
- Your apology's accepted.
Your apology's accepted.
- Your apology is accepted.