Tom cüzdanını konsolun üstüne koydu.
- Tom put his wallet on top of the dresser.
Kayakları arabanın üstüne koydu.
- He put the skis on top of the car.
Kedi masanın üstünde oturuyor.
- The cat is sitting on top of the table.
Deprem vurduğunda masanın üstündeki her şey tıkırdamaya başladı.
- Everything on top of the table started rattling when the earthquake hit.
Tom bir terfi aldıktan sonra kendini dünyanın tepesindeymiş gibi hissediyordu.
- Tom was feeling on top of the world after getting a promotion.
Dağın tepesindeki hava çok inceydi.
- The air on top of the mountain was very thin.
Havada uçan bir kuş sürüsü gördüm.
- I saw a flock of birds flying aloft.
I have sorted out the problems and am now on top of the situation.
. . and on top of all that, I got a puncture!.