Kız müzikal yetenekten yoksundu.
- The girl lacked musical ability.
Biz onun yetenekli bir adam olduğunu kabul ediyoruz.
- We admit that he is a man of ability.
Sosyal medya gençlerin sözel iletişim becerilerini kısıtlıyor olabilir.
- Social media may be inhibiting the ability of young people to communicate verbally.
İngilizce konuşma becerisi kazandı.
- He acquired the ability to speak English.
Bir ülkenin ekonomik gücü sadece üretme kabiliyetinde değil aynı zamanda tüketme yeteneğinde de bulunur.
- The economic strength of a country lies not alone in its ability to produce, but also in its capacity to consume.
Tom kesinlikle patron olma kabiliyetine sahip.
- Tom definitely has the ability to be the boss.
Zayıflığı gösterme yeteneği bir güçtür.
- The ability to show weakness is a strength.
İnsan konuşma yetisine sahiptir.
- Man has the ability to talk.
Kedilerin karanlıkta görme yetileri vardır.
- Cats have the ability to see in the dark.
Zeka, değişikliklere uyum sağlama yeteneğidir.
- Intelligence is the ability to adjust to changes.
Zeka, değişikliklere uyum sağlama yeteneğidir.
- Intelligence is the ability to adjust to changes.
She has an uncanny ability to defuse conflict.
The public men of England, with much of a peculiar kind of ability.
This phone has the ability to have its software upgraded wirelessly.
This wood has the ability to fight off insects, fungus, and mold for a considerable time.
... are secured from attacks on your ability to freely use your music if you can control your ...
... Of course, we give you the ability to ...