Biz onun yetenekli bir adam olduğunu kabul ediyoruz.
- We admit that he is a man of ability.
Kız müzikal yetenekten yoksundu.
- The girl lacked musical ability.
Sosyal medya gençlerin sözel iletişim becerilerini kısıtlıyor olabilir.
- Social media may be inhibiting the ability of young people to communicate verbally.
Becerisine güveniyor.
- He has confidence in his ability.
Birçok dille iletişim kurabilme kabiliyetim olmasaydı, dünyaya dair deneyimlerim çok daha sığ olurdu.
- My experience of the world would be much shallower without the ability to communicate in lots of languages.
Herkes kendi kabiliyetine göre çalıştı.
- Everyone worked according to one's ability.
Zayıflığı gösterme yeteneği bir güçtür.
- The ability to show weakness is a strength.
Kedilerin karanlıkta görme yetileri vardır.
- Cats have the ability to see in the dark.
İnsan konuşma yetisine sahiptir.
- Man has the ability to talk.
Zeka, değişikliklere uyum sağlama yeteneğidir.
- Intelligence is the ability to adjust to changes.
Zeka, değişikliklere uyum sağlama yeteneğidir.
- Intelligence is the ability to adjust to changes.
She has an uncanny ability to defuse conflict.
The public men of England, with much of a peculiar kind of ability.
This phone has the ability to have its software upgraded wirelessly.
This wood has the ability to fight off insects, fungus, and mold for a considerable time.