Uzun zaman önce terkedilmiş küçük kasaba zamanla donmuş gibi görünüyor.
- The small town, abandoned long ago, seems frozen in time.
Irmağın kenarında terkedilmiş bir araba vardı.
- There was an abandoned car by the river.
Tom kaçırıldı ve kaçıranlar tarafından Park Caddesinde terk edilmiş bir binada tutuldu.
- Tom was kidnapped and held by his captors in an abandoned building on Park Street.
O, terk edilmiş binaları seviyor.
- He likes abandoned buildings.
Tom asla çocuklarını terketmez.
- Tom would never abandon his children.
Sizi hiç terketmeyeceğiz.
- We won't ever abandon you.
Araçlarını karda terk etmek zorunda kaldılar.
- They had to abandon their vehicles in the snow.
Planı terk etmek zorundayız.
- We have to abandon the plan.
Biz planımızdan vazgeçmek zorundaydık.
- We had to abandon our plan.
Planımızdan vazgeçmek zorunda kaldık.
- We were obliged to abandon our plan.
After her parents died, the girl felt extremely abandoned.
Your abandoned streams. - Thomson.
Being all this time abandoned from your bed.
Many baby girls have been abandoned on the streets of Beijing everyday.
Hope was overthrown, yet could not be abandoned.
... abandoned for their own luck ...
... orphanage, no father, no mother, lover gets her pregnant, leaves her abandoned, someone ...