O, gençlik günlerine geri gitmek istiyor.
- She would love to go back to the days of her youth.
Malezya'daki gençlik Kore ve Japonya'daki ünlülerden gerçekten hoşlanıyor.
- The youth in Malaysia really like Korean and Japanese celebrities.
Ben o şarkıyı ne zaman duysam, gençliğimi hatırlıyorum.
- When I hear that song I remember my youth.
Gençliğinin bittiğini düşünmek için iyi bir nedenin olabilir.
- You may have good reason to think that your youth is over.
O sağlam genç bir adam.
- He is a robust young man.
Kapının önünde genç bir adam şarkı söylüyor.
- A young man is singing before the door.
Yeni davranış kurallarını ihlâl etmekten yakalanan gençler seyahat özgürlüğü haklarını kaybedecekler, ve bu hakkı geri almak için parasız toplum işini tamamlamak zorunda kalacaklar.
- Youths who are caught violating the new rules on behaviour will lose their right to free travel, and will have to complete unpaid community work to earn it back.
Yaşlı adam gençleri kıskanıyor.
- The old man envies the youth.
Then the captain said, And just what d'you know of Lord Rothbury, fellow-me-lad? I told you. I'm with his militia, Portia repeated doggedly.
... young man and his mom showed up, and he looked unbelievable, good as new. ...
... ceremony use a strong impressive young man ...