Çeşitli şeyler hakkında konuştuk.
- We talked about various things.
Batman hakkında bilmeniz gereken şey, onun süper kahraman olmasıdır.
- The thing you have to know about Batman is, he's a superhero.
Kimse eşyanın nasıl yapıldığını açıklayamadı.
- Nobody could explain how the thing was made.
Lütfen eşyalarımı oldukları gibi bırakın.
- Please leave my things as they are.
Tom ebeveynlerinden bir şeyler saklayan kişi türü değildir.
- Tom isn't the kind of person who hides things from his parents.
Bir kişinin hayatı geçici bir şeydir.
- The life of a person is a transient thing.
Biz olaylara kızmamalıyız: onlar hiç umursamıyor.
- We must not get angry at things: they don't care at all.
Tom olaylar hakkında biraz daha olumlu olmayı öğrense, büyük olasılıkla insanlar ondan biraz daha hoşlanır.
- If Tom would learn to be a little more positive about things, people would probably like him a bit more.
Canlılar hücrelerden oluşur.
- Living things are made from cells.
Tüm canlılar varlığın tek zincirine bağlıdırlar.
- All living things are connected in one chain of being.
Tom'un yolculuğu sırasında yanına alacağı şeylerin listesinde ilk nesne cep telefonu şarjıydı.
- The first item on Tom's list of things to take with him on his trip is his mobile phone recharger.
Ben nesneleri sınıflandırmada iyi değilim.
- I'm not good at classifying things.
Çocukların çok şeye ihtiyacı var, ancak her şeyden önce sevgiye ihtiyaçları var.
- Children need many things, but above all they need love.
İnsanlar ihtiyaç duymadıkları şeyleri satın alırlar.
- People buy things they don't need.
Profesör Brown konuları çok iyi açıklıyor.
- Professor Brown explains things very well.
Öyle şeyler konusunda bilgim yok.
- I don't know about things like that.
Hiç kimse şimdiye kadar böyle bir şey görmedi.
- No one ever saw such a thing.
Tom başka hiç kimsenin yapmak istediği her şeyi yapmak için gönüllüydü.
- Tom volunteered to do all the things no one else wanted to do.