Tom diğer seçenekler olup olmadığını sordu.
- Tom asked if there were any other options.
Tom seçeneklerini düşündü.
- Tom considered his options.
Tom'un başka seçeneği yoktu.
- Tom had no options left.
ABD'de bir restorana girerken seçeneğin vardır, sigara içilen ya da sigara içilmeyen yerde oturmak.
- In the U.S., you have the option, when you enter a restaurant, to sit in the smoking or non-smoking section.
Leyla ikinci seçeneği tercih ediyor.
- Layla prefers the second option.
Ben iki şıklar arasında seçtim.
- I chose between two options.
Biz burada çok fazla şıklara sahip değiliz.
- We don't have a lot of options here.
Seçmek için sadece üç seçeneğin var.
- You have only three options to select.