a while

listen to the pronunciation of a while
İngilizce - Türkçe
bir süre

Soruyu bir süre düşünüp taşındı. - She pondered the question for a while.

Bir süre bana bakmaktan başka bir şey yapmadı. - For a while she did nothing but stare at me.

while
sırasında

Tom yürüyüş sırasında ayak bileğini burktu. - Tom sprained his ankle while hiking.

Kamp gezisi sırasında, Tom dizanteri oldu. - While on the camping trip, Tom got dysentery.

while
iken

Amerika'da iken İngilizce becerisini geliştirdi. - He developed his English skill while he was in America.

Diğerlerinki bir kılıç iken, bir gladyatörün seçtiği silah topuzdur. - One gladiator's weapon of choice is the mace, while the other's is a sword.

space
{i} aralık
space
{i} uzay

Uzay gizemlerle doludur. - Space is full of mysteries.

Uzayı işgâl edeceğimiz ve Ay'a yolculuk yapacağımız gün yakında gelecek. - The day will soon come when we will conquer space and travel to the moon.

while
olduğu halde
space
{i} ara

Bugünün uzay araçları roketler kullanıyor ve roketler büyük miktarda itici yakıt kullanıyor. - Today’s spacecraft use rockets and rockets use large quantities of propellant.

Uzay ve zaman arasında. - Between space and time.

while
irken
awhile
bir süre

Madonna'nın kariyerine bir süre için geri dönmeyeceğine bahse girerim. - I'll bet Madonna doesn't return to her career for awhile.

Bir süreliğine daha havalar güzel olacak. - We're going to have good weather for awhile.

while
karşın

Söylediklerini anlamama karşın, öyle yapamıyorum. - While I understand what you are saying, I cannot do accordingly.

Çoğumuz ebeveynlerimiz ve büyük ebeveynlerimizden önemli ölçüde daha varlıklı olmamıza karşın, onu yansıtan mutluluk seviyeleri değişmemiştir. - While most of us are significantly better off financially than our parents and grandparents, happiness levels haven't changed to reflect that.

while
oysa
while
halbuki
while
rağmen

İngilizce sevmesine rağmen, o, matematikte zayıftır. - While he likes English, he is weak in mathematics.

while
aynı zamanda
awhile
kısa bir süre
while
conj. iken
while
(bağlaç) iken, olduğu halde, irken, sırasında, karşın, rağmen, oysa, halbuki
while
ıf.iken: prep.sırasında
while
zaman

O,her zaman çalışmaya devam etti. - He kept on working all the while.

O her zaman duş alırken şarkı söyler. - He always sings while having a shower.

period of time
zaman periyodu
space
aralamak
space
mahal
while
esnasında

Lütfen sürüş esnasında sürücüyle konuşmayın. - Please do not talk to the driver while he's driving.

while
-e karşın
while
-e rağmen
while
hazır

Mary pişirirken, Tom akşam yemeği için masayı hazırladı. - Tom set the table for dinner while Mary cooked.

Annesi masayı hazırlarken Tom spagetti sosunu karıştırdı. - Tom stirred the spaghetti sauce while his mother set the table.

while
-mekle birlikte
while
(Bilgisayar) koşul
while
süresince
while
olmakla beraber
while
-diği halde
while
-ken
awhile
kısa bir süre için
awhile
biraz

John, çok çalışıyorsun. Otur ve biraz dinlen. - John, you've been working too hard. Have a seat and rest awhile.

period of time
zaman dilimi
space
süre

Hava atomları ve molekülleri sürekli egzosferden uzaya kaçmaktadır. - Air atoms and molecules are constantly escaping to space from the exosphere.

Dr. Valeri 8 ocak 1994 ten Mart 1995 e kadar uzayda kalan bir Rus kozmonottur. Uzayda en uzun süre kalma rekorunu elinde bulunduruyor. - Dr. Valeri Polyakov, a Russian cosmonaut, was in space from January 8, 1994 to March 1995. He holds the record for the longest continuous stay in space.

space
aralıklara bölmek
space
espas
while
süre

Bu paketleri kısa bir süreliğine bırakmak istiyorum. - I want to leave these packages for a while.

Bir süre bana bakmaktan başka bir şey yapmadı. - For a while she did nothing but stare at me.

while
-iken
while
gelirken

Limonlar karşılıksız bir aşk anlamına gelirken portakallar mutlu bir aşk anlamına gelir, - Oranges signify a happy love, while lemons - an unrequited one.

Eve gelirken onunla karşılaştım. - I met him while I was coming home.

awhile
kısa bir zaman için
awhile
bir müddet
awhile
z. bir süre, bir müddet: You'll have to wait awhile. Bir süre beklemen lazım
space
atlama

Yer yokluğu yüzünden bu sorunu atlamak zorunda kaldım. - I had to leave out this problem for lack of space.

space
(İnşaat) yer,uzay,aralık
space
(Tıp) Ara, aralık, mesafe, boşluk, spatium
space
{f} aralık bırakmak
space
aralık koymak
space
{f} boşluk bırakmak
space
ara ver/aralıklı diz
space
{f} aralıklı dizmek
space
{i} mesafe: in the space of ten miles on millik
space
(fiil) ara vermek, boşluk bırakmak, aralık bırakmak, espas koymak, aralıklı dizmek
while
while boşa geçir
while
kadar

Neden yaptığımı bitirinceye kadar burada beklemiyorsun? - Why don't you wait here while I finish what I'm doing?

Biz kek yerken ve çay içerken gece geç saatlere kadar konuştuk. - We conversed until late at night while eating cake and drinking tea.

while
iken, -ken: While he was in Antalya, Hülya stayed with her mother. O Antalya'dayken Hülya annesinde kaldı. Every morning while running
while
bağ

Biz telefonda konuşurken bağlantı kesildi. - We were cut off while talking on the telephone.

Araba sürerken emniyet kemerini bağla. - Fasten your seat belt while driving.

while
bazen

Bazen yeni şeyleri denemek iyidir. - It's good to try new things once in a while.

while
kısa süre

Hava çok sıkıntılı;sanırım kısa süre içinde gök gürleyecek. - It's so muggy; I think it will thunder in a short while.

Tom kısa sürede ziyaret edecek. - Tom is coming over in a little while.

while
{i} müddet, süre: She listened to them for a while, but then she got bored. Onları bir müddet dinledi, fakat sonra sıkılmaya başladı. You've
while
ara sıra

Tom ara sıra Boston'a gider. - Tom goes to Boston every once in a while.

Ara sıra ondan haber alırım. - I hear from him once in a while.

while
away geçirmek
while
be worth while zahmetine değmek
while
the while o esnada
while
between whiles zaman zaman
while
vakit

Bir süredir gerçekten birbirimizle vakit geçirmedik. - We haven't really spent time with each other for a while.

Beklerken, dergi okuyarak vakit geçirdi. - She killed time reading a magazine while she waited.

İngilizce - İngilizce
period of time
space
awhile
For some time; for a short time

Sit with me awhile.

while
To pass time idly
while
although

This case, while interesting, is a bit frustrating.

while
A certain duration of time, a period of time

He lectured for quite a long while.

while
until

I'll wait while you've finished painting.

awhile
For a time
awhile
{a} for some space of time
while
conj. during, at the same time as; as long as; despite; if
while
{n} time, a space of time
while
{v} to loiter
while
{a} as long, as long as
While
whilst
While
whiles
While
whilom
awhile
For a while; for some time; for a short time
awhile
for a short time
awhile
for a short time; "sit down and stay awhile"; "they settled awhile in Virginia before moving West"; "the baby was quiet for a while
awhile
Awhile means for a short time. It is more commonly spelled `a while', which is considered more correct, especially in British English. He worked awhile as a pharmacist in Cincinnati. for a short time
awhile
for a short time; "sit down and stay awhile"; "they settled awhile in Virginia before moving West"; "the baby was quiet for a while"
while
Until; till
while
a period of indeterminate length (usually short) marked by some action or condition; "he was here for a little while"; "I need to rest for a piece"; "a spell of good weather"; "a patch of bad weather"
while
That which requires time; labor; pains
while
Space of time, or continued duration, esp
while
During the same time that
while
To cause to pass away pleasantly or without irksomeness or disgust; to spend or pass; usually followed by away
while
when short; a time; as, one while we thought him innocent
while
During the time that; as long as; whilst; at the same time that; as, while I write, you sleep
while
C++ keyword used to declare an iteration statement
while
{i} time; period of time; short time; few moments; effort
while
{e} until (Archaic)
while
avoid using while to mean although or whereas It means at the same time that
while
A Java(TM) programming language keyword used to declare a loop that iterates a block of statements The loop`s exit condition is specified as part of the while statement
while
{f} spend time; pass time
while
Hence, under which circumstances; in which case; though; whereas
a while

    Türkçe nasıl söylenir

    ı hwayl

    Telaffuz

    /ə ˈhwīl/ /ə ˈhwaɪl/

    Videolar

    ... to invest in this country's future while bringing down our deficit in a balanced ...
    ... and we did all this while adding years to Medicare's finances ...