Kim çok çekici bir biçimde giyinmiş.
- Kim is dressed in a very attractive manner.
Telefon soygunu olağanüstü bir biçimde engellendi.
- Phone robbery thwarted in unusual manner.
Dennis'in kaba davranışları yoktur.
- Dennis doesn't have rough manners.
Tom Mary'nin kötü davranışlarına daha fazla katlanamaz.
- Tom can't put up with Mary's bad manners any longer.
Onun konuşma tarzı benim sinirlerimi bozuyor.
- Her manner of speaking gets on my nerves.
Onun konuşma tarzını sevmedi.
- He did not like her manner of speech.
Senin tavırların çok iyi değil.
- Your manners aren't very good.
Onun tavırları bir beyefendinin tavırları değil.
- His manners aren't those of a gentleman.
O, çocuklarını nasıl terbiye ediyor?
- How does he teach his kids manners?
Bir konser sırasında konuşmak terbiyesizliktir.
- It's bad manners to talk during a concert.
Onun hareket tarzını sevmiyorum.
- I don't like her manner.
Onun görgü yokluğu yüzünden dehşete düştüm.
- I was appalled by her lack of good manners.
Yurt dışında eğitim görerek, öğrenciler diğer görgü ve gelenekler ile temas kurabilirler.
- By studying overseas, students can come into contact with other manners and customs.