Öyle sona ermek zorunda değildi.
- It didn't have to end like that.
Öyle sona ermek zorunda değil.
- It doesn't have to end like that.
Onların hararetli tartışmaya bir son vermek için boşuna uğraştı.
- He tried in vain to put an end to their heated discussion.
Sami kendi hayatına son vermek istedi.
- Sami wanted to end his life.
Onlar sadece İngiliz egemenliğini sona erdirmek için savaştılar.
- They had just fought a war to end British rule.
Eisenhower, savaşı sona erdirmek için mücadele etti.
- Eisenhower had campaigned to end the war.
O, filmin bitiminde çok farklı.
- She's very different at the end of the movie.
Dersin bitimine kadar sadece on dakika var.
- There are only 10 minutes left until the end of the lesson.
Bu yaz tatili çok çabuk bitti.
- The summer vacation has come to an end too soon.
Saat kaçta dersiniz biter?
- At what time does your class end?
Başlangıcı olanın sonu da vardır.
- Whatever has a beginning also has an end.
İyi başlayan iyi biter.
- A good beginning makes a good ending.
Hastane inşaatı bitmek üzere.
- The construction of the hospital is about to end.
Onun bitmeyen masallarından sıkıldım.
- He bored me with his endless tales.