Öyle sona ermek zorunda değil.
- It doesn't have to end like that.
Bir rüyayı yaşıyorsun ve rüya sona ermek üzere.
- You are living a dream, and the dream is about to end.
Onların hararetli tartışmaya bir son vermek için boşuna uğraştı.
- He tried in vain to put an end to their heated discussion.
Ben tartışmaya bir son vermek istiyorum.
- I want to put an end to the quarrel.
Fadıl evliliği sona erdirmek istedi.
- Fadil wanted to end the marriage.
Terörü ekonomi ile sona erdirmek en akıllıca politikaydı.
- Bringing terrorism to an end via the economy was a most wise policy.
Dersin bitimine kadar sadece on dakika var.
- There are only 10 minutes left until the end of the lesson.
Oyunun bitimiyle birlikte müthiş bir sevince büründük.
- As soon as the game ended, we became overjoyed.
Hayat hiç bitmez fakat dünyadaki hayat biter.
- Life never ends but earthly life does.
Ne yazık ki, gıda malzemeleri, kış sonundan önce bitti.
- Unfortunately, the food supplies gave out before the end of winter.
Sonunda başaracaksın.
- You will succeed in the end.
İyi başlayan iyi biter.
- A good beginning makes a good ending.
Bu iş iyi bitmeyecek.
- This is not going to end well.
Hastane inşaatı bitmek üzere.
- The construction of the hospital is about to end.