Bir fincan koyu kahve olmadan uyanmak zordur.
- It is hard to wake up without a strong cup of coffee.
Yarın sabah erken uyanmak istiyorum.
- I want to wake up early tomorrow morning.
Tom Mary'yi uyandırmak için nazikçe sarstı.
- Tom gently shook Mary awake.
Uçuş görevlisi Tom'u uyandırmak için salladı ve ona uçağın indiğini söyledi.
- The flight attendant shook Tom awake and told him that the plane had landed.
Bu Alplerin bir manzarasıdır.
- This is a view of the Alps.
Onun bir tepenin üzerinde yer alan evinin güzel bir manzarası var.
- Situated on a hill, his house commands a fine view.
Sanırım yalnızca ben farkındayım.
- I think I am the only one awake.
Tom bütün gece uyanık kaldı.
- Tom stayed awake all night.
Tom ders sırasında uyanık kalamadı.
- Tom couldn't stay awake during class.
Ben Shinkansen'den görüntülenebilir manzarayı seviyorum.
- I love the scenery viewable from the Shinkansen.
Image Viewer bir resim görüntüleme yazılımıdır. Bu yazılım çok küçük bir programdır. Bu yazılımda sadece basit fonksiyonlar var. Bu, Tatoeba Project kullanıcıları tarafından çevrilebilir.
- Image Viewer is an image viewing software. This software is a very small program. This software has basic functions only. This is translatable by Tatoeba Project users.
Benim kişisel bakış açıma göre onun fikri doğrudur.
- From my personal point of view, his opinion is right.
Soruna farklı bir bakış açısından bakalım.
- Let's look at the problem from a different point of view.
Komşularımı uyandırmak istemiyorum.
- I don't want to wake my neighbors.
Tom kendini uyandırmak için kendi üzerine soğuk su döktü.
- Tom poured cold water over himself to wake himself up.
Bir avukat olma düşüncesiyle gece gündüz çalıştı.
- He studied day and night with a view to becoming a lawyer.
Ben küçük esprileri seviyorum ve senin şeyler üzerinde düşünceni ve görüşlerini oldukça kıskanıyorum.
- I love our little jokes and I'm quite jealous of your thinking and views on things.
Bebek uyanmasın diye parmak ucumda yürüdüm.
- I walked on tiptoes so as not to wake the baby.
O uyanır uyanmaz müziği açacağız.
- As soon as she wakes up, we'll turn on the music.
Koyu bir fincan kahve uyanık kalmama yardım eder.
- A strong cup of coffee helps me wake up.
Bence Tom muhtemelen şimdiye kadar uyanmıştır.
- I think Tom is probably awake by now.
Tom şimdiye kadar uyanmış olmalı.
- Tom should be awake by now.
Tom Mary'yi uyandırmak için nazikçe sarstı.
- Tom gently shook Mary awake.
Hizmetçilerin çığlıkları herkesi uyandırdı.
- The servants' screams awakened everyone.
Lütfen yarın saat 6'da beni uyandır.
- Please wake me up at six tomorrow.
Alarm çalmasına rağmen uyanamadım.
- Although the alarm rang I failed to wake up.
Bu cümleyi görmek için en az on sekiz yaşında olmalısın.
- You must be at least eighteen to view this sentence.
How long I slept I cannot tell, for I had nothing to guide me to the time, but woke at length, and found myself still in darkness.
... wake up hungry, they’re hungry all day and they go to sleep hungry. A billion people ...
... you'll wake up in the middle of the night and have this idea. So you write it, and you're ...