O konfor içinde yaşar.
- She lives in comfort.
O konfor içinde yaşamaktadır.
- He lives comfortably.
İnsanlar rahat mı? Hayır.
- Are people comfortable? No.
Tom sandalyeyi gayet rahat buldu.
- Tom found the chair quite comfortable.
Tom Meryem'i ferahlatmak istedi.
- Tom wanted to comfort Mary.
Arkadaşım düşük yaptı ve onu nasıl teselli edeceğimi bilmiyorum.
- My friend had a miscarriage and I don't know how to comfort her.
O, onu teselli etmeye çalıştı fakat o ağlamaya devam etti.
- She tried to comfort him, but he kept crying.
Tom Mary'yi rahatlatmak için elinden geleni yapıyor.
- Tom is doing his best to comfort Mary.
Bir kadın kızdığında, onu rahatlatmak için ihtiyacın olan tek şey dört küçük öpücüktür.
- When a woman's angry, four little kisses are all you need to comfort her.
O ağladı ve ağladı ama hiç kimse onu avutmak için gelmedi.
- She cried and cried, but nobody came to comfort her.
Tom Meryem'i rahat ettirmek istedi.
- Tom wanted to comfort Mary.
Tom, Mary'yi rahat ettirmek için elinden gelenin en iyisini yaptı.
- Tom did his best to comfort Mary.