Ben şeylere çarpmaya devam ediyorum.
- I keep bumping into things.
Uzun boylu olmak harika olmalı. Öyle mi düşünüyorsun? Gerçekten o kadar harika değil. Kafanı tavana çarpmaya devam edersin.
- It must be great to be tall. Do you think so? It's not really that great. You keep bumping your head on the ceiling.
Kamyon arabamıza çarptı.
- The truck bumped into our car.
Onlar birbirleriyle çarpıştılar.
- They bumped against each other.
US presidential nominees get a post-convention bump in survey ratings.