Gezi çok fazla para gerektirir.
- The trip calls for a lot of money.
Geçen yıl yaklaşık bu zaman çok fazla kar vardı.
- We had a lot of snow about this time last year.
Birçok İngilizce sözcük, Latince'den türemiştir.
- A lot of English words are derived from Latin.
Birçok müşteri danışma için avukata gelirler.
- A lot of clients come to the lawyer for advice.
O okulunu çok seviyor.
- She likes her school a lot.
Ailesini çok endişelendirdi.
- He caused his parents a lot of anxiety.
Bir hayli mücevher satın aldın.
- You bought a lot of jewels.
Bilgisayarda bir hayli deneyimin var, değil mi?
- You have a lot of experience in computers, don't you?
Partide pek çok oyun oynadık.
- We played a lot of games at the party.
Maruyama Parkı pek çok insanın toplandığı bir yerdir.
- Maruyama Park is a place where a lot of people gather.
Kawasaki'de bir sürü fabrika var.
- There are a lot of factories in Kawasaki.
Senin bir sürü kitabın var.
- You have a lot of books.
There are a super lot of ants in that ant house.
I have a lot of things to say.
It's a lot harder than it looks.
I go swimming a lot.
A lot depends on whether your parents agree.