a subordinate executive officer or attendant

listen to the pronunciation of a subordinate executive officer or attendant
İngilizce - Türkçe

a subordinate executive officer or attendant teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

official
memur

Gümrük memurları kutuları inceledi. - The customs officials examined the boxes.

Sorumlu memur içeri girmeme izin verdi. - The official in charge let me in.

official
resmi

Tayca Tayland'ın resmî dilidir. - Thai is the official language of Thailand.

Resmî evrakları imzalayamadı. - He could not sign official papers.

official
yetkili

Birçok üst düzey yetkili toplantıya katıldı. - Many high-level officials attended the meeting.

Yetkililerin yasağı kaldırmasını rica etti. - He asked the officials to lift the ban.

official
(isim) memur
official
(Tıp) ofisiyal
official
resmi memur
official
görevli

Bir gümrük görevlisi, bavulumu açmamı istedi. - A customs official asked me to open my suitcase.

Gümrük görevlileri Tom'u tepeden tırnağa aradılar. - Customs officials carried out a full body search on Tom.

official
(Spor) hakem
official
resmi yetkili
official
(Kanun) resmi sıfatı haiz
official
memurlar

Devlet memurları bütün fabrikaları denetlediler. - Government officials inspected all factories.

Bazı memurlara rüşvet verilmiş olabilir. - Some officials may have been corrupted.

official
(Tıp) Tıp heyeti tarafından tasdik ve kabul olunmuş (ilaç), officialis
official
memuriyete ait
official
kırtasiyecilik
official
{s} devlet

Devlet memurları bütün fabrikaları denetlediler. - Government officials inspected all factories.

Siyasetçi devlet memurlarının yolsuzluğunu kınayarak reformu ısrarla istedi. - The politician pushed for reform by denouncing the corruption of the government officials.

official
officiallyresmen
official
officialdom memur sınıfı
official
memura yakışır
İngilizce - İngilizce
official
A subordinate officer
underofficer
a subordinate executive officer or attendant

    Heceleme

    a sub·or·di·nate ex·e·cu·tive of·fic·er or at·tend·ant

    Türkçe nasıl söylenir

    ı sıbôrdınıt îgzekyıtîv ôfısır ır ıtendınt

    Telaffuz

    /ə səˈbôrdənət əgˈzekyətəv ˈôfəsər ər əˈtendənt/ /ə səˈbɔːrdənət ɪɡˈzɛkjətɪv ˈɔːfəsɜr ɜr əˈtɛndənt/