Mektubu postalamak için postaneye gitti.
- He went to the post office to mail the letter.
Bu paketi Kanada'ya postalamak istiyorum.
- I'd like to mail this package to Canada.
Vücudunun her tarafında kırmızı benekler var.
- He has red spots all over his body.
Cildindeki bu benekler nedir?
- What are those spots on your skin?
Benim için bu mektupları postalayabilir misin?
- Can you mail these letters for me?
Eğer bir süre evden uzak olursam, posta servisini bırakacağım.
- If I'm away from home for a period of time, I will stop mail delivery.
Tom'un vücudunun her yerinde kırmızı lekeler var.
- Tom has red spots all over his body.
Gömlekten kan lekelerini nasıl çıkarabilirim?
- How can I remove the spots of blood from the shirt?
Noktada on polis memuru vardı.
- There were ten police officers on the spot.
Karısının yeşil noktalarla kaplanmış yüzünü görünce kalp krizi geçirdi. Katil salatalığın bir kurbanı daha!
- Seeing the face of his wife covered in green spots, he had a heart attack. Yet another victim of the killer cucumber!
Tom gizli saklama yerinden anahtarı aldı ve kapıyı açtı.
- Tom got the key from its secret hiding spot and opened the door.
Tom her zamanki yerine parketti.
- Tom parked in his usual spot.
Biraz kahve ister misiniz?
- Do you want a spot of coffee?
Burada bir sürü balık yakaladım. Burası büyük bir balıkçılık bölgesi.
- I've caught a lot of fish here. It's a great fishing spot.
Lütfen mektupları postalamayı unutma.
- Please don't forget to mail the letters.
Benim için bu mektupları postalayabilir misin?
- Can you mail these letters for me?
Leyla'nın arabası en son Sami'nin öldürülmesinden bir gün önce mahallede fark edildi.
- Layla's car was last spotted in the neighborhood a day before Sami's murder.
Yılanları fark etmek zor olabilir.
- Snakes can be hard to spot.
Bunu taahhütlü posta ile göndermek istiyorum.
- I'd like to send this by registered mail.
O, posta arabasını soydu.
- He robbed the mail coach.
Gezimizin amacı arkadaşları ziyaret etmek ve bazı turistik noktaları görmektir.
- The purpose of our trip is to visit friends and see some tourist spots.
Polisler hırsızı olay yerinde tutukladı.
- The police arrested the burglar on the spot.
Polis olay yerinde Tom'un lisansını askıya aldı.
- The police suspended Tom's licence on the spot.
Ben kendimi zor durumda buldum.
- I found myself in a tight spot.
Tom zor durumda bırakıldı.
- Tom was put on the spot.
Ben eğlence yerinde tutuklandım.
- I was arrested on the spot.
Would you like to come round on Sunday for a spot of lunch?.
The fans were very unhappy with the referee's spot of the ball.
She was in a real spot when she ran into her separated husband while on a date.
I like to eat lunch in a pleasant spot outside.
I think she's got chicken pox; she's covered in spots.
I have tried everything, and I can’t get this spot out.
I spotted the carpet where the child dropped spaghetti.
I’ll spot you ten dollars for lunch.
Try to spot the differences between these two entries.
Here's the twenty bucks I owe you, a ten spot and two five spots.
... because of its beauty this site so much sought after spot for filmmakers cassava ...
... So it's not as though it was like spot on. ...