On dakikalık bir başka yürüyüş bizi kıyıya getirdi.
- Another ten minutes' walk brought us to the shore.
Ertesi gün geminin enkazı kıyıda hulundu.
- The next day the wreck of the ship was discovered on the shore.
Tom tek başına sahil boyunca yürüdü.
- Tom walked along the shore alone.
Sahile inmek için hâlâ çok soğuk.
- It's still too cold to go down to the shore.
Tom kıyıya gitmediğini söyledi.
- Tom said he isn't going ashore.
Tom kıyıya gitmeyeceğini söyledi.
- Tom said he won't go ashore.
Şirketi desteklemeye çalışırken milyonlarca dolar harcandı.
- Millions of dollars have been spent trying to shore up the company.
Şirketi desteklemeye çalışırken milyonlarca dolar harcandı.
- Millions of dollars have been spent trying to shore up the company.
Yüzücü, Cindy Nicholas, yorucu bir yüzmenin sonunda zorlukla Daver'de kıyıya vardı fakat Kanal Yüzme Derneğinden bir sözcü onun çok iyi bir durumda olduğunu duyurdu.
- The swimmer, Cindy Nicholas, barely made it ashore at Dover at the end of the exhausting swim, but a spokesman from the Channel Swimming Association announced that she was in very good shape.
Tom kıyıya gitmediğini söyledi.
- Tom said he isn't going ashore.
The shores stayed upright during the earthquake.
... palaces built by the sultan spread further north along the western shore of ...
... this would be a good idea. And one summer, I was at the shore. We used to spend our summers ...