Nehir o noktada sığdı.
- The river was shallow at that point.
Tom'u öldürdükten sonra, Mary onu sığ bir mezara gömdü.
- After killing Tom, Mary buried him in a shallow grave.
Tom sığ yerlerde su sıçratmaya gitti.
- Tom went splashing through the shallows.
Bu okulun müfredatı geniş ve yüzeysel.
- The curriculum of this school is wide and shallow.
İnsanlar seni hiç yüzeysel olmakla suçlar mı?
- Do people ever accuse you of being shallow?