Onlar düğünün zamanını ve yerini belirlediler.
- They set the time and place of the wedding.
Çok enteresan yerler biliyorsun, değil mi?
- You know many interesting places, don't you?
Beni bu yerden çıkarmak zorundasın.
- You've got to get me out of this place.
Bana ne yapacağımı söylemek onun konumu değil.
- It's not his place to tell me what to do.
Belirli işlemler gerçekleşlmeyecek gibi görünüyor.
- It seems that certain operations cannot take place.
Erkek kardeşim iyi bir işyapandır. O sadece yanlış zamanda yanlış yerdeydi.
- My brother is a well doer. He was just at the wrong place at the wrong time.