Bunu riske atmak ister misin?
- Do you want to risk it?
Hayatımı riske atmak istemem.
- I don't want to risk my life.
Onu başarmak için kendini tehlikeye atmak zorunda kalacaksın.
- In order to achieve that, you'll have to take risks.
Bunu yaptırmak için kendini tehlikeye atmak zorundasın.
- In order to get it done, you'll have to take risks.
Tom romantizme çevirmeye çalışarak Mary ile arkadaşlığını riske etmek istemedi.
- Tom didn't want to risk his friendship with Mary by trying to turn it into a romance.
Onu yapmak için, risk almak zorundasın.
- In order to do that, you have to take risks.
Fazla kazanmak için fazla risk almak zorundasın.
- You have to risk big in order to win big.
Bu, tehlikeyi göze almak anlamına gelse bile, o oraya gitmeye karar verdi.
- Even though it meant risking danger, he decided to go there.
Masum birini mahkum etmektense suçlu bir adamı kurtarmayı göze almak daha iyidir.
- It is better to risk saving a guilty man than to condemn an innocent one.
Kendi yaşamını riske atarak çocuğu kurtardı.
- He saved the boy at the risk of his own life.
Tom Mary'yi kurtarmak için hayatını riske attı.
- Tom risked his life to save Mary.
Kendi canını tehlikeye atarak çocuğu kurtardı.
- He saved the child at the risk of his own life.
Bu su tehlikesizce içilebilir.
- This water can be drunk without risk.
Taking regular exercise, coupled with a healthy diet, reduced the risk of several types of cancer.
If there is a 25% chance of running over schedule, costing you a $100 out of your own pocket, that might be a risk you are willing to take. But if you have a 5% chance of running overschedule, knowing that there is a $10,000 penalty, you might be less willing to take that risk.
England captain David Beckham has warned Wayne Rooney not to risk his long-term future by rushing his return from injury.
Your life is in jeopardy.
- Yaşamın risk altında.
Tom decided to take a chance.
- Tom riski göze almaya karar verdi.
I want to minimize the chances of another incident.
- Başka kaza risklerini en aza indirgemek istiyorum.
The directors were reluctant to undertake so risky a venture.
- Yönetim kurulu üyeleri çok riskli bir girişimi üstlenmeye isteksiz.
This is risky and dangerous.
- Bu riskli ve tehlikeli.
Do you like taking part in this dangerous experiment?
- Bu riskli deneye katılmak ister misin?
He doesn't mind risking his life.
- O, hayatını riske atmayı umursamaz.
You're risking your career.
- Kariyerini riske atıyorsun.
They were ready to run the risk of being shot by the enemy.
- Onlar düşman tarafından vurulma riskini göze almaya hazırdılar.
Tommy did not want to run the risk of losing his job.
- Tommy, işini kaybetme riskini göze almadı.
It may prove to be a risky adventure.
- Riskli bir macera olduğunu kanıtlayabilir.
... lives at risk every single day. ...
... can't engage in some of this risky behavior that is putting Main Street at risk. We're ...