Her şey değişmek üzere.
- Everything's about to change.
Ben sadece işlerin değişmek zorunda olmamasını diliyorum.
- I just wish things didn't have to change.
Tren geç vardığı için onlar programını değiştirmek zorunda kaldılar.
- They had to change their schedule because the train arrived late.
Tom değiştirmek için isteksiz gibi görünüyor.
- Tom seems to be unwilling to change.
Havada ani bir değişiklik vardı.
- There was a sudden change in the weather.
Herhangi bir değişiklik var mı?
- Have there been any changes?
Hükümet temel değişiklikler yapmalı.
- The government must make fundamental changes.
Fiziksel değişiklikler doğrudan yaşlanmayla ilgilidir.
- Physical changes are directly related to aging.