Terfinin zamanında ve haklı olduğundan eminim.
- I am sure your promotion was timely and well deserved.
Sekreterim terfî için sıkıştırıyor.
- My secretary is pushing for a promotion.
Ben tanıtım için onunla rekabet etmek zorunda kaldım.
- I had to compete with him for promotion.
Tom bir tanıtım etkinliğine katıldı.
- Tom took part in a promotional event.
Kendinizi prezentabl yapın.
- Make yourself presentable.
Nasıl şekerleme yapılacağını bilir.
- She knows how to make candy.
Tom işini nasıl daha başarılı yapacağına dair çeşitli fikirler ileri sürdü.
- Tom came up with various ideas on how to make his business more successful.
Hangi çeşit bilgisayar kullanıyorsun?
- What make of computer do you use?
Araban hangi markadır? O bir Forddur.
- What make is your car? It is a Ford.
Japon marka bir saatim var. Çok dakiktir.
- I have a watch of Japanese make, which keeps very good time.
Tom kendi öğle yemeğini hazırlamak için yeterli zamanını olmadığını söyledi.
- Tom said that he didn't have enough time to make his own lunch.
Akşam yemeği hazırlamak zorunda mısın?
- Do you have to make dinner?
Ben bu kararı kolay bir biçimde vermedim.
- I didn't make this decision lightly.
Promosyonlar çevirmenleri teşvik eder.
- Promotions encourage translators.
İnsanlara şirketinin kazançlı olduğunu düşündürmek için tek ihtiyacın olan şey muhasebende küçük bir el çabukluğu.
- All you need is a little sleight of hand in your accounting to make people think your company is profitable.
Haksız kazançlar kısa ömürlüdür.Gerçek para yapmanın tek yolu her kuruşu kazanmaktır.
- Ill-gotten gains are short-lived. The only way to make real money is to earn every penny.
... with their promotion prospects, the openness ...
... we need to work together on tools like bipartisan trade promotion authority ...