Bu anlaşılır biçimde düzeltilmedi.
- This clearly hasn't been proofread.
Bunun bir düzelticiye ihtiyacı var.
- This needs a proofreader.
Bizim masumiyetinle ilgili belirli bir kanıtımız var.
- We have specific proof of your innocence.
Tom'un hırsız olduğuna dair su götürmez kanıt var.
- There is indisputable proof that Tom is the thief.
Şimdiye kadar hiçbir delil bulunmadı.
- No proof was ever found.
Onun olduğunu inkar etmiyorum ama bir örnek delil sayılmaz.
- I'm not denying it happened, but one example can't be called proof.
Bir şeyi denemeden bilemezsin.
- The proof is in the pudding.
Tom benden denemesini tashih etmemi istedi.
- Tom asked me to proofread his essay.
Baştan çıkarmaya karşı dayanıklıdır.
- He is proof against temptation.