a person who is older than another; one more advanced in life

listen to the pronunciation of a person who is older than another; one more advanced in life
İngilizce - Türkçe

a person who is older than another; one more advanced in life teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

senior
{i} üst

İngilizce ve matematik üst düzey liselerde çok yapılır. - English and mathematics are made much of in senior high schools.

O hükümette üst düzey bir konuma sahiptir. - She holds a senior position in the government.

senior
{s} yaşça büyük
senior
yaşça daha büyük
senior
(Ticaret) emektar

Tabii, birçok emektar vatandaş emeklilikten memnundur. - Of course, many senior citizens are happy with retirement.

senior
{i} büyük
senior
kıdemlilik
senior
daha yaşlı olan kişi
senior
son sınıfa ilişkin
senior
kıdemli kişi
senior
{s} yaşlı

Biletler yetişkinler için 5 dolar ve yaşlılarla çocuklar için 2 dolardır. - Tickets are $5 for adults, and $2 for senior citizens and children.

Yaşlıların ruhları kötü havaya rağmen yüksekti. - The senior citizens' spirits were high in spite of the bad weather.

senior
{s} son sınıfla ilgili
senior
(Askeri) KIDEMLİ ÜST: Hizmet süresi diğerlerinden fazla olan; sınıflandırmalarda esas olarak alınan tipe nazaran ileri derecede bulunan
senior
{i} baba
senior
{s} daha yaşlı
senior
{i} son sınıf öğrencisi

Hyogo Üniversitesinde son sınıf öğrencisiyim. - I am a senior at Hyogo University.

O, Harvard'da son sınıf öğrencisi. - He is now a senior at Harvard.

senior
senior citizen yaşlı kimse
senior
senior high school
senior
{i} kıdemli kimse
İngilizce - İngilizce
senior
a person who is older than another; one more advanced in life