a person who gives lectures, especially as a profession

listen to the pronunciation of a person who gives lectures, especially as a profession
İngilizce - Türkçe

a person who gives lectures, especially as a profession teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

lecturer
okutman

Sadece örgütlenmemiş okutmanlardan nefret etmiyor musunuz? - Don't you just hate unorganized lecturers?

Okutman döndüğünde o gizlice sınıftan kaçtı. - When the lecturer turned round, he sneaked out of the classroom.

lecturer
öğretim üyesi
lecturer
konferansçı

Konferansçı genel olarak Amerikan edebiyatı ve özellikle Faulkner hakkında konuştu. - The lecturer spoke generally about American literature and specifically about Faulkner.

Konferansçının belâgatlı konuşmasından derinden etkilendik. - We were deeply impressed by the lecturer's eloquent speech.

lecturer
doçent
lecturer
Öğretim görevlisi
lecturer
ders veren

Flandre'da İngilizce olarak ders veren profesör ve öğretim elemanlarının yüzde 10 ila 20 arasındakileri, gerekli dil seviyesine ulaşmadılar. - In Flanders between 10 and 20 percent of professors and lecturers teaching in English did not attain the required language level.

lecturer
(isim) konuşmacı, okutman
lecturer
{i} okutman, lektör
lecturer
{i} konferans veren kimse, konferansçı, konuşmacı
İngilizce - İngilizce
lecturer
a person who gives lectures, especially as a profession