Sen ilerle ve ben sana daha sonra yetişirim.
- You walk on and I will catch up with you later.
Elinden geleni yap ve daha sonra üzülme.
- Give it your all, and you won't be sorry later.
Su boruları dondu ve sonra patladı.
- The water pipes froze and then burst.
Önce Hong Kong'a gideceğiz ve sonra Singapura gideceğiz.
- We'll go to Hong Kong first, and then we'll go to Singapore.
Onlar bir siyah ve bir beyaz köpeği beslediler.
- They fed a black and a white dog.
Köpeğimi ne sıklıkta ve ne kadar beslemeliyim?
- How often and how much should I feed my dog?
Ikeda birkaç aptalca hata yaptı ve bu yüzden ona bölüm başkanı tarafından ağzının payı verildi.
- Ikeda made several silly mistakes, and so he was told off by the department head.
O hastalandı, ve bu yüzden yurt dışına gitmekten vazgeçti.
- He fell ill, and therefore he gave up going abroad.
Altı yaşında o, daktiloyu kullanmayı öğrendi ve öğretmenine el ile yazmayı öğrenmesine gerek kalmadığını söyledi.
- At the age of six he had learned to use the typewriter and told the teacher that he did not need to learn to write by hand.
Dört kollu adam bankayı soydu ve 4 milyon dolar ile kaçtı.
- Four armed men held up the bank and escaped with $4 million.